Müftülükten kurbanla ilgili sıkça Sorulan Sorular Kurban Komisyon Kararları

2022 Yılı Kurban Bayramı 09-12 Temmuz tarihleri arasında idrak edilecektir. Kurban Bayramında kurban kesmek isteyen vatandaşlarımızın, kurbanlarım dini hükümlere göre, sağlık şartlarına, çevre güvenlik ve temizliğine uygun olarak kesebilmelerini sağlamak amacıyla ‘Kurbanla İlgili Sıkça Sorulan Sorular’ kılavuzu hazırlanmıştır.

KURBANIN MAHİYETİ VE HÜKMÜ

Kurban ibadetinin mahiyeti ve hükmü nedir?

Sözlükte yaklaşmak, Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlanna gelen kurban dinî bir terim olarak, Allah’a yaklaşmak ve O’nun nzasma ermek için ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usûlüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder (ibn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, ıx, 452). Kurban bayramında kesilen kurbana udhiyye, hacda kesilen kurbana ise hedy denir.

Akıl sağlığı yerinde, hür, mukim ve dinî ölçülere göre zengin sayılan mümin, İlâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Ce­nah-ı Hakka yaklaşmakta, hem de maddi durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmaktadır (Serahsî, el-Mebsût, xıı, 8: ibnNüceym,el-Bahr, vın, 197). Bu ibadetin ruhunda Hakka yakınlık ve hal­ka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban, bir müslümanm bütün varlığını, gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir.

Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanı kesmek sünnettir (ibn Rüşd, Bidâye, i, 429). Hanefî mezhebinde ise tercih edilen görüş, kurbanın vacip olduğudur (Merğînânî, el-Hidâye, vn, 146). Kurban, -fıkhî hükmü ne olursa ol­sun- müslüman toplumlann belirli simgesi ve şian sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri özellikle milletimizin dinî hayatında önemli bir yer tutmaktadır.

Kurbanın dinî dayanağı nedir?

Kurban, Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve icmâ ile sabit bir ibadettir. Kurba­nın meşru bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de deliller mevcuttur.

Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir (Sâffât, 37/107).

Kurbanın meşruiyetine işaret eden başka âyetler de vardır: “Kendi­lerine nzık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac,22/28), “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine nzık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık.” (Hac,22/34), “Kurbanlık büyükbaş hayvanlan da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah’ın adım anın. Yanlan üzerlerine düşüp canlan çıkınca onlardan yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onlan böylece sizin hizmetinize verdik. Onlann etleri ve kanlan asla Al­lah’a ulaşmaz- Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” (Hac,22/36-37)

Bu âyetlerde zikredilen hayvan kesiminin, et ihtiyacı temim için ol­madığı, bunlann ibadet amaçlı birer uygulama olduklan gayet açıktır. Et ve kanların Allah’a ulaşamayacağının, asıl olanın ıhlâs ve takva olduğu­nun bizzat âyetin metninde yer alması bunu açıkça ortaya koymaktadır.

Hz. Peygamber(s.a.s.j de, kurbanı bir ibadet olarak kabul etmiş ve biz­zat kendisi de kurban kesmiştir. Hz. Peygamberin ıs.a.sj, meşru kılınma­sından itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kestiği bilinmektedir (Tirmizî, Edâhî, 11; bkz. Buhârî, Hac, 117,119; Müslim, Edâhî, 17).

Sahih hadis kaynaklannda yer alan rivayetlerde, Hz. Peygamber(s.a.s.>, kurban bayramında Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade edip; bu ibadetin Allah nzasi İÇİn yapılmasını tavsiye etmiştir (Tirmizî, Edâhî, 1; İbn Mâce, Edâhî, 3).

Aynca hicretin ikinci yalından itibaren bugüne kadar müslümanlann kurban kesmeleri, bu konuda görüş birliği olduğunu da göstermektedir (İbn Kudâme, el-Muğnî, XIII, 360).

Kimler kurban kesmekle yükümlüdür?

Kurban kesmek, akıl sağlığı yerinde, büluğa ermiş (ergen olmuş), dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve mukim olan her müslümanın yerine getireceği malî bir ibadettir (Merğînânî, el-Hidâye, vn, 148).

Temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 80.18 gr altın veya değerinde para ya da eşyaya sahip olan kimselerin kurban kesmesi gerekir (Mevsılî, el-ihtiyâr, iv, 252-256; ibn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, ıx, 452-453). Ayrıca kurban mükelle­fiyeti için aranan nisabın üzerinden, zekâtın aksine bir yıl geçmesi şart değildir.

Kurban ibadetiyle yükümlü olmak için gerekli nisap miktarı, gümüşün değeri üzerinden belirlenebilir mi?

Aşın derecede değer kaybeden gümüşün günümüz şartlannda nisap konusunda ölçü olma niteliğini yitirdiği bir gerçektir. Nisap miktannda gümüş ölçü alındığı takdirde zekât alabilecek durumdaki kimseler, zekât yükümlüsü hâline geleceklerdir. Bu itibarla zekât ve kurban gibi ibadet­lerin sorumluluğunu belirlerken altının ölçü alınması daha uygundur.

Bu itibarla kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin dinî ölçüsü, ister nâmi (artıcı) olsun isterse olmasın kişinin borçlan ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gr. (20 miskal) altına ya da bunun değerinde para veya mala sahip olmasıdır. Hangi türden olursa olsun bu miktar mala sahip olmayan kişi kurban kesmek zorunda değildir(Mevsılî, el-ihtiyâr, iv, 252-256).

Ailede zengin olan karı-kocadan her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir mi? Evde aile reisinin kurban kesmesi ile zengin olan öteki aile fertlerinden kurban vecibesi düşer mi?

İbadetlerde sorumluluk ve bu sorumluluğun bir neticesi olan ceza ve mükâfat da bireyseldir. İslam dininde aile fertleri arasında mal ayrılığı esası vardır. Bir aile içinde kan, koca ve çocuklardan her birinin malı ayrı ayn belirlenmişse kendilerine aittir.

Bu itibarla aile fertlerinden kan, koca ve yetişkin çocuklardan kı – min borcu ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gr. (20 miskal altını veya bu miktar altın değerinde parası veya nâmı (artıcı) olmasa bile nisaba ulaşan fazla malı ve eşyası varsa, o kimse zengin sayılır. Bu şartlara göre aile fertlerinden dinen zengin sayılan her biri, fıtır sadakası vermekle mükellef oldukları gibi, kurban bayramında da Hanefîlere göre kurban kesmekle yükümlüdürler (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 452-454).

Şâfiî mezhebine göre ise aile için bir kurban kesmek sünnet-ı kifâ – yedir. Dolayısıyla aileden birisinin kurban kesmesi ile hepsi için sünnet yerine gelmiş olur (Nevevî, el-Mecmû’, VIII, 384; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I V, 377). Bu görüş asgarî derecede nisâba sahip olan aileler için daha uygundu r.

Yolcunun kurban kesmesi gerekir mi?

Yolcu (seferî), kurban kesmekle mükellef değildir (el-Fetâva’l-Hindiyye, v, 576). Ancak kesmesi hâlinde sevabını kazanır. Kişi, kurbanını ikamet ettiği yerde kesebileceği gibi, bayram dolayısıyla veya başka bir sebeple gitmiş olduğu yerde de kesebilir. Seferi olması, kurban kesmesine ve kestiği kurbanın makbul olmasına engel değildir.

Seferî iken kurban kesenler; bayram günleri içinde memleketlerine dönerlerse, yeniden kurban kesmeleri gerekmez. Kurban bayramının ba­şında mukim iken kurban kesmeden bayram günlerinde sefere çıkana da vacip olmaz. Sefer hâlinde iken kurban kesmeyip de bayram günlerinde memleketlerine dönenlerin kurban kesmelen gerekir (Kâsânî, Bedâf, v, 63).

Başta Şâfiî mezhebi olmak üzere kurbanın sünnet olduğu görüşünde olanlara göre, seferilik durumunda da aynı hüküm geçerlidir (Nevevî, el-Mecmû’, VIII, 383).

Kurban kesim vakti ne zaman başlar ve biter?

Kurban kesim vakti, bayram namazı kılınan yerlerde bayram namazı kılındıktan sonra; bayram namazı kılınmayan yerlerde ise, fecirden (sa­bah namazı vakti girdikten) sonra başlar. Hanefîlere göre bayramın 3. günü akşamına kadar devam eder (Merğînânî, el-Hidâye, vil, 154). Bu süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüz kesilmesi daha uygundur. Şâfiîlere göre ise 4. günü gün batımına kadar kesilebilir (Şirbînî, MuğniTmuhtâc, IV, 383; İbn Rüşd, Bidâye, I, 436).

Kurban keserken nelere dikkat edilmelidir?

Kurban keserken aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:

  1. Usulüne göre bir kesim yapmış olmak için hayvanın yemek ve nefes borularıyla, iki atardamarından en az birinin kesilmesi gerekir. Bu şekilde yapılan bir kesim sırasında, hayvanın omuriliğinin kesilmesi mekruhtur. Bu konuda etlik kesim ile kurbanlık kesim arasında bir fark yoktur.
  2. Hayvanın canı çıkmadan başının gövdesinden aynlmamasma özen gösterilmelidir.
  3. Kurban edilecek hayvana acı çektirilmemek ve eziyet edilmemeli­dir. Bu nedenle hayvanlar ehil kişiler tarafından kesilmeli ve boğazlama işlemi süratli bir şekilde yerine getirilmelidir.
  4. Çevre temizliği için gerekli tedbirler alınmalıdır.

D Hayvanların bir diğerinin kesimini görecek şekilde yan yana bu- lundurulmamalarına azami özen gösterilmelidir.

Kurban keserken Allah’ın isminin anılmasının, besmele çe­kilmesinin hükmü nedir? Kesim sırasında hangi dualar okunabilir? ister kurban niyetiyle olsun ister başka bir amaçla olsun hayvan ke­silirken besmele çekilmesi gerekir. Hayvanın kesimi esnasında besmele kasten terk edilirse, o hayvanın eti Hanelilere göre yenmez. Ancak kasıt­sız ve unutularak besmele çekilmezse, bu hayvanın eti yenilir (Kâsânî, Bedâî‘, v, 46; ibn Nüceym, ei-Bahr, vııı, 190-191). Şâfiîlere göre besmele kasten çekilmese bile kesilen hayvanin eti yenir (Mâverdî, el-Hâvî, XV. 95; Şîrâzî. el-Mühezzeb, II. 885).

Kurban kesilirken üçdefa “Bismillah! Allahüekber” denilir ve şu âyetler okunabilir (Semerkandî, Tuhfe.III, 66):

“De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetim/kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içinıdiO’nun ortağı yoktu Bana sadece bu emredildi ve ben müslümarola (Bn^ıkj^h®2d63)

“Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeriyaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşunlardan değilim.” (En’âm, 6/79)

Kurbanlık hayvanı elektrik veya narkozla bayıltarak kesmek caiz midir?

Dinimiz, tüm canlılara iyi davranılmasın! emretmişti r. Nitekim Hz. Peygambermişim esnasında hayvana eziyet edilmemesini em­retmiştir (Bkz. Müslim, Sayd ve Zebâih, 57; Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 12) .

Kurbanın bilinen klasik yöntemle kesilmesi asildir. Bununla beraber kurbana fazla eziyet vermemek (ölüm acısını azaltmak) maksadıyla, kesim esnasında hayvanın elektrik şoku, narkoz veya benzeri bir yön- t emle bayıltılarak kesilmesi caizdir. Ancak hayvanın bayıltıldıktan sonra ölmeden boğazından kesilmesi gerekir. Hayvan henüz kesilmeden, şok etkisiyle ölürse, kurban olmayacağı gibi, eti de yenmez (DİYK24.02.2010 tarihli karar; bkz. Mecma’u’l-Fıkh, Karârât ve Tevsıyât, 28 Haziran-3 Temmuz 1997 tarihli Karar, s.

314-318). Zira kurbanlık veya etlik hayvanın yenilmesinin caiz olabilmesi için kesim esnasında hayvanın canlı olması gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, vn, 133).

Kurban kestikten sonra namaz kılmak gerekir mi?

Esas olarak kurban namazı diye bir namaz yoktur. Bu namazın dinî bir gereklilik olduğu inancı veya kanaati yanlıştır. Ancak kişi nafile na­maz kılınması mekruh olmayan bir vakitte, sebepli veya sebepsiz dile­diği kadar nafile namaz kılabilir. Kurban kesen kişi de böyle bir ibadeti yapma imkânına kavuştuğu için Allah’ın verdiği nimete şükür olarak iki rekât nafile namaz kılabilir.

Kurban eti nasıl değerlendirilmelidir?

Hz. Peygamberkurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesemeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, bir kısmının da evde yenmesini tavsiye etmiştir (EbûDâvûd, Dahâyâ, 10). Kurban etinin tamamı evde bırakıla­bilir (Tahâvî, Şerhu me’âni’l-âsâr, iv, 185). Ancak, durumu iyi olan müslümanlann, toplumda muhtaçların arttığı bir dönemde kurban etlerinin çoğunu hatta tamamını dağıtmaları daha uygun olur.

Şâfiî mezhebine göre ise, kurban etinden az da olsa fakirlere verilmesi gerekir (Bkz. Nevevî, el-Mecmû‘, VIII, 413).

Kurban derisi nasıl değerlendirilmelidir?

Kurbanın derisi, bir fakire veya hayır kurumuna verilmelidir. Hz. Peygamber(s.a.s.>, veda baççında Hz. Ali’ye, kurban olarak kesilen develerinin başında durmasını ve bunlann derileri ile sırtlarındaki çul­larını sadaka olarak vermesini, kasap ücreti olarak bunlardan bir şey vermemesini emretmiştir (Müslim, Hac, 348; Buhârî, Hac, 120,121; Ebû Dâvûd, Menâsik, 21). Buna göre kurban derilerinin para karşılığında satılması, kurbanın kesimi veya bakımı için ücret olarak verilmesi caiz değildir (ibn Nüceym, el-Bahr, viıı, 203). Derinin satılması hâlinde bedelinin yoksullara verilmesi gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 165).

Ancak kurbanın derisi, bir yoksula veya hayır kurumuna bağışlana­bileceği gibi, evde namazlık, kalbur ve benzeri ev eşyası yapılarak kulla­nılmasında da bir sakınca yoktur (Kâsânî, Bedâi’, V, 81; Merğînânî, el-Hidâye, VII, 164).

Bir hayvanın yenilmeyecek yerleri nerelerdir? Bu organların ne yapılması gerekir?

Etlerinin yenmesi helal olan hayvanların, -ister kurban olarak ister başka bir amaçla kesilmiş olsun- kanlan, ödleri, bezeleri, idrar torbalan, cinsel organlan ve husyelerini (yumurtalannı) yemek tahrîmen mekruh­tur (İbn Nüceym, el-Bahr, VIII, 553; el-Fetâva’l-Hindiyye, VI, 495).

Bir hadisi şerifle Hz. Peygamber’in(s.a.s.), eti yenen hayvanların cinsel organlarının, husyelerinin (yumurtalarının), dübürlerının (anüslerinin), bezelerinin, öd keselerinin, mesanelerinin yenilmesini uygun görmediği bildirilmektedir (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, x, 12). Bununla birlikte Maliki ve Şafiî mezheplerinde eti yenen hayvanlann yumurtalannı (husye) yemek caizdir (Uleyş, Şerhu minah, V, 8-9; Zekeriyyâ el-Ensârî, Esneî-metâlib, IV, 256).

Kurbanın veya başka bir amaçla kesilen bir hayvanın yenilmeyen kısımlarını toprağa gömmek, sağlık ve çevreyi temiz tutma açısından öncelikli olmakla beraber çevreyi kirletmemek kaydıyla, kedi ve köpek gibi hayvanlara da verilebilir.

Kurban kesen kasaba ücret vermek caiz midir? Kurban etinin bir kısmı veya derisi kesim ücreti olarak verilebilir mi?

Hayvanın kesim amelıyesi ibadet değildir. Bu yüzden kurban kesen kasabın ücret alması caizdir. Ancak kesim işim yapan kişiye ücret olarak kurbanın derisi veya etinin bir kısmı verilemez. Çünkü verildiği takdir­de, kurban ibadetim yerine getirmek için gerekli maddi külfetin bir kıs­mı bizzat ibadetin kendisi üzerinden karşılanmış olur. Hz. Alının şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Resûlullah(s.a.s.), develer kesilirken başında durmamı, derilerini ve sırtlarındaki çullarını yoksullara paylaştırmamı emretti ve onlardan herhangi bir şeyi kasap ücreti olarak vermeyi bana yasakladı ve ‘kasap ücretini biz kendimiz veririz’ buyurdu.” (Buhârî, Hac, 120-121; Müslim, Hac, 348; Ebû Dâvûd, Menâsik, 21)

Kurban eti, derisi, bağırsakları gibi kurban ürünlerinin sa­tılması caiz midir?

Kurbanın eti, -kısmen veya tamamen- sahibi ve ev halkı tarafından tüketilebileceği gibi, ister zengin, ister yoksul olsun başka kimselere de hediye ve sadaka olarak verilebilir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, ıo).

Ancak kurbanın et, sakatat, deri, yün ve süt gibi unsurlarının sa­tılması caiz değildir (İbn Nüceym, el-Bahr, VIII, 203). Zira Hz. Peygamber (s.a.s.j, “Kim kurbanın derisini satarsa, kurban kesmemiş gibidir.” (Beyhakî,

es-Sünenü’l-kübrâ, ıx, 496) buyurmuştur. Bu sebeple kurbanın derisi ya da etinin satılması hâlinde alman bedelin sadaka olarak verilmesi gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 165).

Kurbanın derisi, bir yoksula veya hayır kurumuna bağışlanabileceği gibi, evde namazlık, kalbur ve benzeri ev eşyası yapılarak kullanılmasın­da da bir sakınca yoktur (Kâsânî, Bedâi’ V, 81; Merğînânî, el-Hidâye, VII, 164).

Kişi beslediği ve kurban olarak kesmeyi kararlaştırdığı bir hayvanın sütünden veya gücünden yararlanabilir mi?

Bir kimse, kendi evinde besleyip büyüttüğü bir hayvanı, kurban olarak keseceğine karar verse; bu hayvanın gücünden veya dişi ise sü­tünden yararlanabilir. Fakat kurban olarak alman bir hayvanın kesim öncesinde sütünden ve yününden yararlanmak uygun değildir. Çünkü bu durumda hayvan satın alınmasından itibaren kurbanlık olarak be­lirlenmiş olmaktadır. Şayet böyle bir hayvandan yararlanılmışsa, yarar­lanma bedeli sadaka olarak verilmelidir (el-Fetâva’l-Hindîyye, v, 37i; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 475-476).

Kurban kesmek yerine sadaka vermekle bu ibadet yerine getirilmiş olur mu?

İbadetlerin şekil, şart ve rükünleri olduğu gibi hikmetleri, amaçlan ve teşri gerekçeleri de vardır. İbadetlerdeki bu özelliklerin birbirinden ayn düşünülmesi mümkün değildir. Diğer taraftan ibadetler ancak emredil- dıkleri şekliyle yerine getirilir (Kâsânî, Bedâi’, v, 40). Her ibadetin bir yapılış şekli vardır. Kurban ibadeti de ancak kurban olacak hayvanın usûlüne uygun olarak kesilmesiyle yerme getirilebilir (el-Fetâva’l-Hindiyye, v, 360). Be­delini infak etmek suretiyle, kurban ibadeti yenne getirilmiş olmaz. Zira hayvanın kesilmesi bu ibadetin rüknüdür.

Nitekim Hz. Peygamber<s.a.s.) de, kurban meşru kılındıktan sonra her yıl bizzat kurban kesmek sureti ile bu ibadeti yerine getirmiştir (Buhârî, Hac, 117,119; Müslim, Edâhî, 17).

Hz. Peygamber (s.a.s.>, kurban bayramında, Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın her bir parçasının kışının hayır hanesine kaydedileceğini ifade etmiştir (Tirmizî, Edâhî, i; îbn Mâce, Edâhî, 3).

Allah Teâla’nm rızasını kazanmak niyetiyle, karşılıksız olarak fakir ve muhtaçlara yardım etmek, iyilik ve ihsanda bulunmak da müslümanın önemli vazifelerinden biridir. Zaruret derecesinde ihtiyaç içerisinde bu­lunan kimseye yardım etmek dinimizde farz kabul edilmişti r. Ancak, b u iki ibadetin birbirinin alternatifi olarak sunulması doğru değildir. Bu sebeple kesme olmadan hayvanı, sadaka olarak bir kişiye vermek kurban yerme geçmez (ibn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, ıx, 454,463). Aynı şekilde kurban bede­lini de yoksullara ya da yardım kuruluşlarına vermek suretiyle, kurban ibadeti ifa edilmiş olmaz (Serahsî, el-Mebsût, xıı, 13).

Akika, adak, udhiyye ve nafile kurbanlar için aynı büyükbaş hayvana ortak olunabilir mi?

Ortak kesilen kurbanlarda, hissedarlardan her birinin kurbanlarını aynı maksat için kesmiş olmaları gerekmez. Ortakların her birinin ibadet niyetiyle katılmış olması kaydıyla bir kısmı udhiyye, diğer bir kısmı ise adak, akîka, nafile kurbanı olarak niyet edebilirler (Kâsânî, Bedâi’V,71).

Dişi ya da erkek hayvandan hangisinin kurban edilmesi daha faziletlidir?

Deve, sığır gibi büyükbaş hayvanlarla, koyun, keçi gibi küçükbaş hayvanların belirli şartları taşımaları durumunda, erkek olsun dişi olsun kurban olarak kesilebilecekleri hususu Hz. Peygamber’in ıs.a.s.> hadis ve uygulamaları ile sabittir. Kurban edilecek hayvanın cinsiyeti, kurban ibadetinin fazileti açısından bir ölçü değildi r. Ancak sığırın dişisinin kurban edilmesinin faziletli olduğu görüşünü ileri süren bazı fakıh – ler olmuştur (îbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, ıx, 466-467) . Bu görüşü o fakihlerin yaşadıkları toplum ve dönemin şartlarına göre değerlendirmek daha isabetli olur. Tarıma dayalı bir toplumda erkek sığırın gücünden daha fazla yararlanılma imkânının bulunması göz önünde bulundurularak böyle bir görüş ortaya atılmış olabilir. Ancak bu görüşler, dinin değişmez bir esası gibi kabul edilmemelidir. Bunlar, toplum menfaati göz önün­de bulundurularak ortaya konulmuş görüşlerdir. Günümüzde de aynı esastan hareketle dişi sığırlann kurban edilmesinin hayvan üretimine zarar vermesi hâlinde, erkek sığırların tercih edilmesi uygun olur. Ayrıca kurbanlık hayvanın erkek veya dişi olması, kurbanın geçerlilik şartlan arasında yer almamaktadır.

Kurban bayramı günü kurban kesilmeden önce bir şey yeme­menin dinî dayanağı var mıdır?

Hz. Peygamber’in(s.a.sj Zilhiccenin ilk dokuz gününü oruçla geçir­diği rivayet edildiği için (EbûDâvûd,Savm,62) Zilhiccenin ilk dokuz günü­nün, yani kurban bayramından önceki dokuz günün oruçlu geçirilmesi müstehaptır. Zilhicce ayının 10. günü kurban bayramının ilk günüdür. Kurban bayramında da oruç tutulmaz (Buhârî, Savm, 66-67; Ebû Dâvûd, Savm, 48). Ancak ımsaktan itibaren bir şey yemeyip o günün ilk yemeğim kurban etinden yemek müstehaptır. Fakat bu, kendi evinde kurban kesebılen insanlar içindir. Zamanımızda çiftliklerde kurban kestiren bazı müs- lümanlara, akşama kadar sıra ancak gelmekte, hatta ertesi güne kal­maktadır. Bu durumda söz konusu insanların aç kalıp oruçlu imiş gibi durmalan uygun değildir.

Kesilen kurbanın kanından alna sürülmesi dinimizde var mıdır?

Kesilen kurbanın kanının alna sürülmesinin dinle hiçbir ilgisi yoktur. Güvenilir kaynakların hiçbirinde böyle bir bilgi mevcut değildir. Hal­kımız arasında yaygın olan bu uygulamanın başka kültürlerden girdiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla terk edilmesi gerekir.

KURBAN ÇEŞİTLERİ

Akîka kurbanı nedir?

Yem doğan çocuk için şükür amacıyla kesilen kurbana, “akîka” adı verilir. Akîka kurbanı kesmek sünnettir. İbn Abbas’tan^j rivayet edildi­ğine göre Resûlullah(S.a.sj, Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin için akîka kurbanı kesmiş (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 21; Nesâî, Akîka, ı), bir hadisinde de şöyle buyurmuş­tur: “Her çocuk (doğumunun) yedinci gününde kendisi için kesilecek akîka kurbanı karşılığında bir rehine gibidir. Akîka kurbanı kesildikten sonra çocuğun başı tıraş edilir ve ona isim verilir.” (Ebû Dâvûd, Dahâyâ,21)

Bu açıdan akîka kurbanı, çocuğun doğduğu günden büluğ çağma kadar kesilebilirse de doğumun yedinci günü kesilmesi daha faziletlidir. Aynı günde çocuğa isim verilmesi ve saçı ağırlığında altın veya değeri miktannca sadaka verilmesi müstehaptır (ibn Rüşd, Bidâye, 1,463-464).

Şükür kurbanı ne demektir?

Herhangi bir vesileyle Allah’a şükretmek için kesilen kurbana şükür kurbanı denir. Bir kimse arzu ettiği bir amaca ulaşması veya bir nimete nail olması sebebiyle şükür kurbanı kesebilir. Ancak böyle bir nimeti elde eden kişinin, adakta bulunmadığı sürece, kurban kesmesi zorunlu değildir. Aynca Hanefî mezhebine göre temettü veya kıran haccı yapan kişilerin, aynı mevsimde hac ve umreyi beraberce yaptıkları için Harem bölgesinde kestikleri kurban da bir tür şükür kurbanıdır.

Ölü kurbanı diye bir kurban çeşidi var mıdır?

Dinimizde ölü kurbanı veya kabir kurbanı diye bir kurban çeşidi yoktur. Ancak, sevabı ölüye bağışlanmak üzere kurban kesilebilir.

Aynca, kurban borcu olup, hayatta iken vasiyet eden kişinin bıraktığı miras yeterli ise mırasçılan tarafından vasiyetinin yerme getirilmesi ge­rekir. Tâbıînden olan Haneş’ten rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: “Ben Ali’yi <ra.} iki koçu (birden) kurban ederken gördüm de kendisine; ‘Bu da nedir?’ diye sordum. ‘Resûlullah<s.a.s.) (sağlığında) kendi yerine bir kurban kesmemi vasiyet etti. İşte ben de onun yerine kurban kesiyorum.’ Cevabini verdi. ” (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 2; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 420, 423)

Bu rivayette Hz. Alı, kurbanı kesme gerekçesi olarak Hz. Peygam- ber’m(s.«.s.) kendisine bunu vasiyet etmesini göstermiştir. Dolayısıyla bu hadis, eğer vasiyeti yoksa ölü adına kurban kesileceğine delalet etmez.

Buna göre vasiyeti yoksa ölen kimseler için mirasçılarının kurban kesmeleri gerekmez. Ancak bir kimse, sevabını ölmüş bulunan anne veya babasına yahut diğer yakınlarına bağışlamak üzere, çeşitli hayır kuramlarına, fakır ve muhtaç kişilere bağışta bulunabileceği gibi, kurban da kesebilir.

Ölenin kendisi için kurban kesilmesine dair vasiyeti yoksa kesen kimse, bu kurban etini fakirlere yedirebileceği gibi, kendisi ve zenginler de yiyebilir. Ancak ölen kişinin vasiyeti varsa, tamamen fakirlere yedi­rilmesi veya dağıtılması gerekir (Bilmen, ilmihal, s. 395).

Kişiler bir araya gelerek Hz. Peygamber adına kurban kese­bilirler mi?

Dinimizde böyle bir uygulama yoktur. Bunun, yapılması gereken bir ibadet gibi görülmesi caiz değildir. Çünkü Allah ve Resulünden nakledilmeyen bir uygulamayı ibadet gibi telakki etmek ve ona dinilik vasfı vermek bidattir. Her bidat da Hz. Peygambermiş.) nitelemesiyle dalalettir (Müslim, Cumua, 43; Ebû Dâvûd, Sünnet, 6; Tirmizî, İlim, 16).

Hz. Ali’den rivayet edilen “Resûlullah<s.a.s.) (sağlığında) kendi yerine bir kurban kesmemi vasiyet etti. İşte ben de onun yerine kurban kesiyo­rum. ” (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 2; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 420, 423) şeklindeki haber, bu uygulamaya delil olamaz. Çünkü Hz. Ali, kurbanı kesme gerekçesi olarak Hz. Peygambermiş.) kendisine bunu vasiyet etmesini göster­miştir. Dolayısıyla bu hadis, eğer vasiyeti yoksa ölü adına kurban kesi­leceğine delalet etmez.

KURBAN KESEN İLE İLGİLİ KONULAR

Hz. Peygamber (s.a.s.) bizzat kurban kesmiş midir?

Kurban ibadeti hıcrî ikinci yılda meşru kılınmıştır. Hz. Peygam- ber’in i$.) de bu yıldan itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kestiği bilinmektedir (Tirmizî, Edâhî, 11; bkz. Buhârî, Hac, 117,119; Müslim, Edâhî, 3).

Hz. Peygamberisj, Veda Haccı’nda yüz deve kurban etmiştir. Hz. Alı, “Peygamber(s.a.s.) yüz deve kurban etti. Etlerini dağıtmamı emretti, ben de dağıttım.” (Buhârî,Hac, 122) demiştir. Hz. Enes’tenıra.) Hz. Peygam­berin i.s.) siyah-beyaz benekli iki koçu besmele ve tekbir ile bizzat kes­tiği rivayet edilmektedir (Buhârî, Edâhî, 9).

Vekâlet yoluyla kurban kesilebilir mi? Kişinin bulunduğu şehir veya ülke dışında vekâletle kurban kestirmesinin hükmü nedir?

Kişi, kurbanını bizzat kesebileceği gibi vekâlet yoluyla başkasına da kestirebilir. Zira kurban, hac ve zekât gibi mal ile yapılan bir ibadettir; mal ile yapılan ibadetlerde ise vekâlet caizdir (Kâsânî, Bedâr, v, 67; Mevsılî, ei-ih- tiyâr, IV, 263-265; Remlî, NihâyetüT-muhtâc, VIII, 132). Nitekim Hz. Ali’nin ıra.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Resûlullah (s.a.s.>, develer kesilirken başında durmamı, derilerini ve sırtlarındaki çullarını paylaştırmamı emretti ve onlardan herhangi bir şeyi kasap ücreti olarak vermeyi bana yasakladı ve ‘kasap ücretini biz kendimiz veririz’ buyurdu.” (Buhârî,Hac, 120;Ebû Dâvûd, Menâsik, 19)

Vekâlet, sözlü veya yazılı olarak ya da telefon, internet, faks ve ben­zeri iletişim araçları vasıtasıyla verilebilir. Vekil tayin edilen kişi veya kurum aldığı vekâleti gereği gibi yerme getirmelidir. Kurbanda önemli olan, kişinin niyetinin Allah için olması ve vekâleten kendisi adına kur­banın kesilmesidir.

Dolayısıyla kurbanın yurt içinde başka bir ilde ya da yurt dışında ke­silmesinde sakınca bulunmamaktadır. Kurban fiyatlarının kesilen ülkeye göre az veya çok olması bu durumu değiştirmez. Ancak yaşadığı yerde muhtaç ve fakirler varsa kışının, kurbanını orada kesip dağıtması daha uygun olur. Çünkü kişinin yaşadığı yerdeki fakirlerin ve komşuların onun üzerinde haklan vardır.

Abdestsiz olarak kurban kesilebilir mi?

Kurban ibadetini yerine getirmek, gerekli şartlan taşıyan bir hayvanı, kurban niyetiyle kesmekle gerçekleşir. Hayvanın kesim ameliyesi ibadet değildir. Böyle olduğu için kurban kesenin, hadesten taharet şartını ye­rine getirmesi gerekmez. Yine bu sebeple, kurban kesen kasabın ücret alması caizdir. Şayet kurban kesme eylemi ibadet olsaydı kasabın ücret alamaması gerekirdi. Çünkü ibadet karşılığında ücret almak caiz değil­dir (Mevsılî, el-ihtiyâr, iv, 228-229). Öte yandan mekruh olmakla birlikte Ehl-i kitaptan olan kasabın kestiği kurban geçerlıdir (Merğînânî, el-Hidâye, vıı, 166).

Kurban kesen kışının abdestlı olması şart olmamakla birlikte kurban bir kurbet (Allah’a yakınlaşma aracı) olduğu için kesenin abdestli olması daha faziletlidir.

Müslüman olmayan kişinin kestiği kurbanın eti yenir mi?

Eti yenen hayvanların etlerinin helal olması için, hayvanı kesecek kimsenin, akıl ve temyiz gücüne sahip, müslüman veya ehl-i kitaptan olması gerekir. Ehl-i kitaptan olmayan mecûsî, putperest veya ateistin kestiği hayvanın eti helal değildir. Bunlann kestiği hayvan da kurban ol­maz (Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 229; el-FetâvaTHindiyye, V, 370; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 474).

Kredi kartıyla kurban satın almak caiz midir?

Kurban kesmekle mükellef olan şahıs, kurbanlık hayvanı nakit olarak alabileceği gibi kredi kartıyla tek çekim veya vadeli olarak da alabilir. Bu bağlamda bedelin kredi kartıyla ödenmesi kurbanın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak kredi kartı borcunu, ödeme tarihinde ödemek ve gecikmeden kaynaklanan faizli işleme düşmemek gerekir.

Kredi kartıyla vadeli olarak kurban alırken, vadeyi bankanın uygu­laması hâlinde ilave bir ücret ödenirse kesilen kurban geçerli olmakla birlikte, faizli işlem sebebiyle ayrı bir günah söz konusu olacağı için bundan sakınmak gerekir.

Banka kredisiyle kurban kesilebilir mi?

Kurban kesmek, âkil (akıl sağlığı yerinde), bâliğ (ergen), dinen zen­gin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve mukim olan bir müslümanm yerine getireceği malî bir ibadettir (Merğînânî.el-Hidâye.vn, 146).

İster vacip isterse nafile olarak kurban kesecek kimse, kurbanını pe­şin satın alabileceği gibi, borçlanarak da satın alabilir. Bu, kurbanın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak faizli borç alması durumunda faiz verme yasağını işlediği için günaha girmiş olur (Bkz. Bakara, 2/275-279; Müslim, Müsâkât, 105,106; Ebû Dâvûd, Büyü’, 4). Kendi imkânlarıyla kurban kesemeyecek olanların böyle yöntemlere başvurmaları dinen uygun değildir.

Taksitle kurban alınabilir mi?

Kurban, Allah’a yakınlaşma niyeti ile yerine getirilen bir ibadettir. Bu amaç ise ancak kişinin kendi mülkiyetindeki hayvanı kurban etmesi ile gerçekleşir (Kâsânî, Bedir, v, 76). Mülkiyet, hayvanı bizzat yetiştirme, hibe veya miras yolu ile olabileceği gibi satın alma yolu ile de gerçekleşebilir.

Esasen vadeli satış caizdir (Mevsılî,el-lhtiyâr, 11,59). Taksit ise, borcun öden­mesinin belirli birkaç zamana vadeli olarak geciktirilmesidir (Mecelle, md. 157). Buna göre taksıtlendırme yolu ile satın alman bir mal, alıcının mül­kiyetine geçtiğine göre, bu yolla alman bir hayvanın kurban edilmesinde bir sakınca yoktur.

Gayrimeşru yolla kazanılan parayla kurban kesilebilir mi?

İslam dım kişilerin meşru işlerle uğraşmalarını ve geçimlerini helal yollardan elde etmelerini ister. Buna rağmen bir kişi malını haram yol­dan kazanmışsa, hayatla iken kendisi, ölmüşse varisleri bu malın sahi­bini aramalı; sahibini bulduklarında bu malı kendisine vermelidirler. Şayet bu malın sahibim bulamazlarsa sevap beklemeksizin yoksullara veya hayır işlerine harcamalıdırlar (Serahsî, el-Mebsût, XII, 172; ibn Nüceym, ei-Bahr, VIII, 229; el-Fetâva’l-Hindiyye, III, 210).

Gayrimeşru yolla elde edilen para o kişinin malı değildir. Dolayısıyla böyle bir para ile kurban kesmek uygun değildir. Zira malî ibadetler helal parayla yapılmalıdır.

Bir kimsenin, oğlunun veya bir başkasının bağışladığı para ile kurban alıp kesmesi durumunda bu, kurban sayılır mı?

Oğlu veya başkası tarafından kendisine bağış yapılan kimse bu para­nın sahibidir. Bağışlanan bu parayı dilediği gibi harcayabilir. İster başka ihtiyaçları için sarf eder, isterse kurbanlık alıp kesebilir. Kesilen bu hay­van, kurban yerme geçer (İbnÂbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 452-454).

Bir özür sebebiyle vaktinde kesilemeyen kurbanların fakir ve zengin için hükmü nedir?

Kurban kesme niyetiyle hayvan almış, fakat kurban bayramı günle­rinde kurbanı kesememış fakir kimse, bu hayvanı canlı olarak tasadduk eder. Bayram günlerinde kurban kesemeyen zengin kimsenin ise, kur­banlık satın alıp almadığı dikkate alınmaksızın bir kurbanlık hayvanın kıymetim yoksullara sadaka olarak vermesi gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, vn, 156).

Kurbanın satıldıktan sonra satıcının elinde emaneten du­rurken ölmesi veya başka bir sebeple kesilememesi durumunda ne yapılmalıdır?

Satım işlemi tamamlandıktan sonra, malın teslim alınma imkânı ve­rilmesine rağmen müşteri o anda teslim almayıp satıcının yanında kal­masını isterse söz konusu malı gerçekte kabzetmiş ve ardından satıcıya emanet bırakmış sayılır. Bu kural gereğince satın alınıp da korunmak veya beslenmek üzere kurban bayramına kadar satıcının yanında bıra­kılan kurbanlık hayvan onun yanında emanet hükmündedir. Emanet malın telef olması hâlinde, emaneti elinde tutanda kasıt, kusur veya ih­mal bulunmadığı sürece sorumlu olmaz. Dolayısıyla, satıcı emanet malı, korunması gerektiği şekilde korur da buna rağmen mal telef olursa onu tazmin etmesi gerekmez; mal müşterinin malı olarak telef olur (Merğînânî, el-Hidâye, vı, 211). Bu durumda, kurbanlık hayvanın daha önce ücreti öden­memişse, alıcının ödemesi gerekir. Ölen hayvanı satın alan kişi zenginse, yenisini alıp kesmek zorundadır. Yoksulsa yeniden hayvan alıp kesmesi gerekmez (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 160; Mehmed Zihni, Ni‘met-i İslam, s. 880).

Fakat kurbanlık hayvanı elinde emanet olarak bulunduran kimse, onu gerektiği şekilde korumaz veya ihmalkâr davranır ve bu yüzden hayvan telef olursa hayvanın değerini tazmin etmesi gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, vıı, 160). Bu durumda da hayvan sahibi zenginse yenisini alıp keser. Yoksulsa kesmesine gerek yoktur.

Satın alınan kurbanlığın ölmesi durumunda ne yapılmalıdır?

Satın alman kurbanlığın kesilmeden önce ölmesi hâlinde satın alan kişinin maddi durumuna göre farklı hüküm uygulanır. Şayet kişi varlıklı ise, başka bir hayvanı kurban olarak keser. Çünkü kendisine vacip olan kurbanı kesmiş değildir. Fakat yoksulsa yenisini almasına gerek yoktur. Çünkü yoksula kurban vacip değildir, satın almakla, satın aldığı hayvanı kesmeyi kendisine vacip kılmıştır. Aldığı hayvan ölünce, vücûbıyet dü­şer ve yenisini almak gerekmez (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 160; Kâsânî, Bedâf, V, 66).

İhmal sebebi ile kurban kesmeyen kimse ne yapmalıdır?

Kurban kesme şartlarını taşıdığı hâlde unutma, ihmal vb. sebeplerle kurban kesmeyen kimsenin, Hanefîlere göre o yıla mahsuben, bir kur­ban bedelini fakirlere vermesi (İbn Âbidîn, Reddif 1-muhtâr, IX, 463-465, 473; Merğînânî, el-Hidâye, vıı, 156), aynca tevbe ve istiğfar etmesi gerekir.

Kurban kesmek üzere vekil kılman kişinin kurbanı kesmediği öğrenilirse ne yapılması gerekir?

Zengin bir kimse bir şahsa para verip “bununla kurbanlık hayvan al ve benim adıma kes.” dese; ancak parayı alan şahıs kurbanlık almayıp parayı harcasa; parayı veren kişi de bu durumu kurban kesim günlerin­de öğrenirse yeni bir kurbanlık alıp kesmesi gerekir. Parayı alan kişi de aldığı parayı tazmin eder. Eğer zengin olan kişi bu durumu kurban ke­sim günlen geçtikten sonra öğrenirse, kendisinin kurban yükümlülüğü düşmez. Bu durumda kurban bedelini fakirlere vermesi gerekir (ibn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 463-464).

Kurbanlık olarak satın alman hayvana, daha sonra başkaları ortak edilebilir mi?

Kurban kesmek isteyen kişiler, büyükbaş hayvanlara yedi kişiye ka­dar ortak olabilirler. Böyle bir hayvan, yedi kişiye kadar ortak olarak satın alınabileceği gibi, alındıktan sonra veya elde bulunan büyükbaş hayvana yedi kişiyi geçmemek kaydıyla başkaları da ortak edilebilir (ibn Nüceym, ei-Bahr, vııı, 198). Ancak ortak olunan büyükbaş hayvanın her bir hissesinin, yedide birden az olmaması gerekir (ei-Fetâva’l-Hindiyye, v, 376).

İki büyükbaş hayvanın yediden fazla kişi tarafından hisseleri belirlenmeksizin kurban edilmesi ve kesildikten sonra etlerin karışık bir şekilde bölünerek hissedarlara dağıtılması hâlinde, yapılan bu işlem caiz olur mu?

Kurban kesecek ortaklann her birinin, hayvanın en az yedide birine sahip olması gerekir. Bu itibarla her bir büyükbaş hayvana hissedar olan kişiler, kendileri adına kesilen kurbandan hisselerini belirlemelidirler.

Buna göre iki büyükbaş hayvan, yediden fazla kişi tarafından hisseleri belirlenmeksizin kurban olarak kesilir de etleri kanşık bir şekilde mesela dokuz eşit parçaya bölünerek hissedarlara dağıtılırsa, bu caiz olmaz. Ancak ıkı büyükbaş hayvanı kurban eden ortaklann sayısının yedi veya daha az kişi olmalan durumunda bu işlem caiz olur. Zira her bir ortak, her ıkı hayvanın en az yedide birine sahip olur.

Kurbanlık olarak alman büyükbaş hayvana ortak olanlardan bir kısmının, sonradan bir başkasını kendi hisselerine dâhil etmeleri caiz midir?

Kurbanlık olarak alman bir büyükbaş hayvanın ortak sayasının yedi­den az olması durumunda, ortaklardan bir kısmı, sonradan ortak olmak isteyen bir kişiyi kendi hisselerine dâhil etmek isteseler; her bir hisse, hayvana verilen bedelin yedide birinden az olursa, yapılan bu işlem caiz olmaz. Ancak bu hisselerden her bin hayvana verilen bedelin en az yedide biri veya daha fazlası ise ve ortak sayısı yediyi aşmazsa, o zaman ortak kabul etmek caiz olur.

Mesela; beş kişi bir büyükbaş hayvanı ortaklaşa salın alsa, sonra bir kişi bu hayvana ortak olmak istese, ortaklann dördü bu kişiyi ortak ola­rak kabul etse de sadece biri kabul etmese; bu sonradan gelen kişinin, o dört kişinin hissesinde ortaklığı caiz olur. Zira bu durumda ortaklann her birinin hissesi en az yedide birden fazladır (ei-Fetâva’l-Hindiyye, v, 376).

Vekâleten kurban kesen hayır kurumlan ve kendilerine ihtiyaç fazlası kurban eti verilenler, kesilen kurbanların etlerini satabilirler mi? Bu etleri daha sonra mislini almak üzere kasaplara verebilirler mi?

Kurban etlerinin, kısmen veya tamamen et olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştmlması imkânının sağlanamaması hâlinde, bunlann tıpkı sakatatı gibi rayiç bedelle satılarak bedelinin fakirlere verilmesi caizdir (ibn Nüceym, el-Bahr, vm, 203). Buna göre kendisine kurban eti verilen yoksullar, ellerin­deki ihtiyaç fazlası etlen satıp parasını başka ihtiyaçlarına harcayabilirler.

Aynı şekilde kişi veya hayır kurumlan, eksik veya fazla olmamak ve verdiği ile aynı cinsten olmak kaydıyla ihtiyaç olduğu zaman misimi geri almak üzere bu etlen kasaplara verebilirler.

Marketlerin, indirim kartı olanlara bir kurbanın aynı miktar­daki hisselerini daha ucuz fiyata satmaları, kesilen kurbana zarar verir mi?

Bir kimsenin mülkiyetindeki bir malın eşit hisselerini, her biri farklı fiyatlar üzerinden olmak üzere satması caizdir. Bu hüküm, büyükbaş kurbanlık hayvanlar için de geçerlıdir. Bu itibarla söz konusu kuruluş­ların, bazı müşterilerine indirimli bir şekilde aynı büyükbaş hayvanın hisselerim farklı fiyatlarla satması kesilen kurbana zarar vermez.

Bir kişinin, marketin veya işletmenin henüz mülkiyetinde olmayan bir hayvam/hissesini kurban olarak satması caiz midir?

Mevcut olmayan ancak vasıllan belirlenmiş bir malın peşin parayla satılmasına selem akdi denir. Mal sahibi, ortada olmayan belirli vasıflar­daki bir hayvanı taahhüt edip satıyorsa bu durum selem akdine girece­ğinden mezhepler arasında ihtilaf söz konusudur.

Hanefî mezhebine göre selem akdi ölçü veya tartı ile alınıp satılan mıslî mallarda yapılabilir. Hayvanlar ise kıyemî mallardan sayıldıkları için sonradan teslimi şartıyla (selem yoluyla) satılmalan caiz değildir. Buna bağlı olarak Hanefilere göre hissesi satılan hayvanın mevcut olması gerekir. Zira mevcut olmayan hayvanın satışı caiz değildir (Kâsânî, Bedâf, v, 209). Bununla birlikte sonraki Hanefiler hayvanlarda da selemin geçerli olacağını kabul etmişlerdir.

Şafiî mezhebine göre ise hayvanın cinsi, sıfatlan ve yaşı belirlendi­ğinde belirsizlik büyük ölçüde giderilmiş olacağından selem yoluyla hayvanlann alım satımı caiz olur (Remlî, Nihâyetu 1-muhtâc, iv, 203,206).

Bu görüşe göre, yukanda zikredilen şartlann sağlanması hâlinde mar­ket türü kuruluşlann henüz mülkiyetinde olmayan hayvanlann hissele­rini satması caiz olur.

Ayrıca bu tür kuruluşların; mülkiyetlerinde olan küçükbaş hayvanları veya büyükbaş hayvanlann hisselerini ve bu hisselerin sahiplerini be­lirlemek şartıyla, kurban hissesi olarak satmalannda bir sakınca yoktur.

KURBANLIK HAYVANLA İLGİLİ KUSURLAR

Kurban edilecek hayvanlar hangi nitelikleri taşımalıdır?

Kurban edilecek hayvanın, sağlıklı, organları lam ve besili olması, hem ibadet açısından, hem de sağlık bakımından önem arz eder. Bu nedenle, kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bir veya iki gözü kör, boynuzlamam biri veya ikisi kökünden kırık, dili, kuyruğu, kulak- lan ve memelerinin yansı kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hay­vanlardan kurban olmaz (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 6). Ancak, hayvanın doğuştan boynuzsuz olması, şaşı, topal, hafif hasta, bir kulağı delik veya yırtılmış olması, memelerinin yarıdan daha azının olmaması, kurban edilmesine engel değildir (Kâsânî, Bedâi’, v, 75-76). Bunun yanında kesileceği yere gide­meyecek derecede topal olan hayvanlar da kurban edilemez. Buna göre hayvanın değerini düşürücü nitelikteki kusurlar kurbana engeldir.

Şafiî mezhebinde, genel olarak yukarıda sayılan kusurlardan birinin bulunması, bir hayvanın kurban olmasına engel teşkil ettiği gibi, uyuz olan hayvanlar ile yem yemesini engelleyecek derecede dişlerinin bir kısmı dökülmüş olan hayvanların da kurban edilmesi caiz değildir (Nevevî, el-Mecmû’, VIII, 399-404).

Kurbanlık hayvanların yaşlarında aranacak olan asgari sınır nedir?

Kurbanlık hayvanların yaş sının, Hz. Peygamberin sünneti ile tespit ve tayin edilmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 5; Nesâî, Dahâyâ, 13; İbn Mâce, Edâhî, 7). Buna göre kamerî yıl esasına uygun olarak, devede 5; sığır ve mandada 2; koyun ve keçide ise 1 yaşını doldurma şartı aranır. Bunun yanında, 6 ayını tamamlayan koyun, bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olması hâlinde kurban edilebilir. Koyunlardakı bu istisna bizzat Hz. Peygamber tarafından yapılmıştır (Müslim, Edâhî, 13).

Bunun yanında deve, sığır ve keçinin, koyuna kıyaslanarak besili ol­ması hâlinde söz konusu yaşlan doldurmadan kurban olabileceği söyle­nemez. Nitekim bir yaşma varmamış ama yetişkin olan oğlağını kurban etmek isteyen bir kimseye Hz. Peygamber, “Bu sadece sana mahsustur. Senden sonra başkası için yeterli olmaz- ” (Buhârî, Edâhî, 8) buyurmuştur.

Sığırların iki yaşma gelmeden kurban edilmesi caiz olur mu?

Kurbanlık hayvanlann yaş sının, Hz. Peygamber’in sünneti ile tespit ve tayin edilmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 5; Nesâî, Dahâyâ, 13; İbn Mâce, Edâhî, 7). Buna göre kamerî yıl esasına uygun olarak, devede 5; sığır ve mandada 2; koyun ve keçide ise 1 yaşını doldurma şartı aranır. Bunun yanında, 6 ayını tamamlayan koyun, bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olması hâlinde kurban edilebilir. Koymalardaki bu istisna bizzat Hz. Peygam­ber <s.a.s.) tarafından şöyle buyurularak yapılmıştır: “Yıllanmış (kurbanlık yaşını tamamlamış) hayvanlardan kurban kesin. Eğer bulmakta zorluk çekerseniz bir ceze’a (Altı ayını doldurmuş gösterişli kuzu) kesin.” (Müs­lim, Edâhî, 13)

Bu istisnanın hadiste ifade edildiği şekilde sadece koymalara mahsus olduğu konusunda İslam âlimlerinin büyük çoğunluğu görüş birliği için­dedirler. Evzâî gibi bazı âlimler ise bu hükmün keçi, sığır ve deve cinsi için de söz konusu olduğunu belirtmiştir (Nevevî, Şerhu Müslim, xm, 117-118).

Günümüzde Evzâî’nin görüşüne uygun olarak bu hükmün başka hayvanlar için de geçerli olabileceğini savunanlar olsa da bu görüşün kuvvetli bir delili yoktur. Çünkü kurban kesmek bir ibadettir. İbadetler­de ise akıl/ıctıhad değil, nakıl/nass esastır. Hakkında açık delil bulunan meselelerde akıl yürütmek söz konusu değildir (Kâsânî, Bedâr, v, 69; ibn Âbidîn, Reddul-muhtâr,ıx,465-466). Nitekim bir yaşma varmamış ama yetişkin olan oğlağını kurban etmek isteyen bir kimseye Hz. Peygamber, “Bu sadece sana mahsustur. Senden sonra başkası için yeterli olmaz. ” (Buhârî, Edâhî, 8) buyurmuştur.

Bu itibarla, gelişmiş olmakla birlikte şart koşulan yaşı doldurmayan hayvanların, koyun örneğine kıyas edilerek kurban edilebileceği şeklin­deki bir yaklaşım isabetli görülmemektedir.

İki yaşını bitirmeyen ancak kapak atmış olan sığır cinsi bü­yükbaş hayvanların kurban edilmeleri caiz midir?

Sığır cinsi büyükbaş hayvanların kurban edilebilmesi için, en az ıkı kamerî yaşlarını bitirmeleri gerekir (Ebû Dâvud, Dahâyâ, 5; ibn Mâce, Edâhî, 7; Mevsıli, el-İhtiyâr, IV, 258).

Buna göre ıkı yaşını bitirdikleri kesin olarak bilmen sığır cinsi bü­yükbaş hayvanlann dişlerinin kapak atmaması, bu hayvanların kurban olmalanna engel olmaz. Yine dişleri kapak attığı hâlde henüz iki kamerî yaşını doldurmamış olan büyükbaş hayvanlar da kurban olarak kesile­mezler.

Ancak doğumu kesin olarak bilinmeyen sığır cinsi büyükbaş hay vanlar için kapak atma demlen iki ön dişin çıkması, o hayvanın kurban edilebilmesi için bir ölçü olarak kabul edilebilir.

Kulağı kesik veya delinmiş hayvanlar kurban olur mu?

Bir hayvanın kurban edilebilmesi için, o hayvanda insanlar arasında kusur sayılan ayıplardan birinin bulunmaması gerekir. Hz. Peygam­ber (s.a.s.), kurbanlıkların göz ve kulaklarının sağlam olmasına dikkat edilmesini istemiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 6). Buna göre, kulağının yandan fazlası kesik olan hayvan, kurban olmaya elverişli değildir. Hayvanın bir kulağının delik veya yırtılmış olması durumunda; eğer delikler ve yır­tıklar kulağın yarıdan fazlasını teşkil ediyorsa, böyle bir hayvan kurban edilemez. Bu ölçüye varmayan kesikler, delikler ve yırtıklar ise hayvanın kurban olmasına engel değildir (Merğînânî, el-Hidâye.VII, 157;îbnÂbidîn, Reddul-muh- târ, IX, 468-469).

Kuyruksuz veya kuyruğu kesik koyunlar kurban edilebilir mi?

Doğuştan kuyruksuz olan veya besili olması için küçük yaşta kuy­ruktan boğulmak suretiyle düşürülen koyunlann kurban edilmelerinde bir sakınca yoktur. Ancak bir kaza ile değerim azaltacak şekilde kuyru­ğunun tamamı veya yarısından çoğu kopan hayvanın kurban edilmesi caiz değildir (Îbnü’l-Hümâm, Feth, IX, 529).

Kısırlaştırılmış hayvanlar kurban edilebilir mi?

Çeşitli amaçlarla kısırlaştmlmış veya hadım hâle getirilmiş hayvanlar kurban olarak kesilebilir (Kâsânî, Bedâr, v, 80). Bu durum kurban açısından herhangi bir eksiklik oluşturmaz.

Memeleri kusurlu olan hayvan kurban edilebilir mi?

Hayvandan beklenen bir menfaati tümüyle yok eden veya hayvanın güzelliğim ortadan kaldıran kusurlar, onun kurban olmasına engeldir. Buna göre ister doğuştan ister sonradan memelerinin yansı olmayan hay­van kurban olmaz. Aynı şekilde bir hastalığa dayalı olarak memelerinin yansının sütü kesilen hayvan da kurban olmaz. Fakat bir hastalığa bağlı olmaksızın sütü kesilen hayvanın kurban edilmesinde bir sakınca yoktur (el-Fetâva’l-Hindiyye, V, 368; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 469, 470).

Doğuştan boynuzu olmayan veya boynuzlan kırık olan ya da doğumdan sonra boynuzları elektrikle köreltilen hayvanlar kurban olarak kesilebilir mi?

Kurbana engel otan ayıplar, hayvanın emsali arasında kıymetini azaltan kusurlardır. Zararsız şekilde ve daha iyi gelişmesi maksadıyla boynuzlarını özel olarak yapılan ameliyelerle köreltmek, hayvanların kıymetini düşüren ayıplardan değildir.

Bu itibarla, doğuştan boynuzsuz hayvanların kurban olarak kesilmesi caiz olduğu gibi (Tirmizî, Edâhî, 9; Merğînânî, el-Hidâye, VII, 159), küçükken yapılan müdahale ile boynuzlan kesilerek, elektrik veya kimyasal yolla boynu­zu yakılarak ya da benzeri işlemlere tabı tutularak boynuzsuzlaştırılan hayvanlann kurban olarak kesilmesinde bir sakınca yoktur.

Kesimden önce kusuru tespit edilemeyen bir hayvanın, kur­ban edildikten sonra hasta olduğunun anlaşılması ve etinin yenil­meyeceğine dair uzmanlarca karar verilmesi hâlinde, kurban dinen geçerli midir?

Bir hayvanın kurban edilebilmesi için, o hayvanda örfe göre kusur sayılan ayıplardan birinin bulunmaması gerekir. Satın alınırken kurbana engel bir kusuru olan hayvan kurban olarak kesilemez. Hayvan kusur­suz olarak satın alınıp da alıcının elinde iken kurban olmaya engel bir kusurun ortaya çıkması hâlinde, kişi zenginse ayıbı olmayan başka bir hayvan alıp keser. Yoksulsa yem bir hayvan alıp kesmesine gerek yoktur (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 160; Kâsânî, Bedâi’, V, 68; Mehmed Zihni, Ni‘met-i İslam, s. 880).

Kurbanlık hayvanın hasta olduğu, kesildikten sonra ortaya çıkmış ve sağlık sebebiyle etinin imha edilmesi gerekmiş ise, bu durumda kurban ibadeti yerine getirilmiş olur. Bununla birlikte kurban kesiminden sonra satıcıya rücu edilip kurban bedelinin geri alınması hâlinde, alman bedel tasadduk edilir. Şayet kurban bedeli satıcıdan gen alınamamışsa, kışının yeniden bir kurban kesmesi gerekmez.

Kurbanlık hayvanların gebeliğinin önlenmesi caiz midir?

Kurbanlık veya etlik olarak beslenen hayvanlann gebe kalmalannm önlenmesi, hayvan için kurbanlık olması açısından ayıp sayılmıyorsa ve insanların yararına bir menfaati gerçekleştirmeye yönelik ise, bunda bir sakınca yoktur (îbnÂbidîn, Reddu 1-muhtâr, IX, 557-558).

Ancak kurbanlık için hazırlanan hayvanlann mevcut gebeliklerinin sonlandmlması fıtrata müdahaledir. Hayvanlara karşı şefkatli davranıl- ması gibi ilkeler de düşünüldüğünde, mevcut gebeliklerinin sonlandı- nlması dinen uygun görülemez.

Gebe hayvanın kurban edilmesi caiz midir? Kurbanlık hayva­nın kurban edilmeden önce doğurması durumunda ne yapılmalıdır?

Gebe hayvanların kurban olarak da ellik olarak da kesilmesi uygun değildir. Ancak kesilmesi durumunda da kurban ibadeti yerme gelmiş olur. Kurban edilmek üzere belirlenen gebe bir hayvan kurban edilme­den yavrulayacak olursa iki yol izlenir: Ya o yavru da annesiyle birlikte kesilir, fakat sahibi etini yemez, yoksullara verir. Yerse kıymetim sadaka olarak vermelidir. Ya da kesilmez ve yavrunun kendisi ya da değen fa­kirlere sadaka olarak verilir (İbnÂbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX. 466-467).

Yavru, anne rahminde iken anne kesilirse, bu yavrunun etinin yenilip yenilmeyeceği konusu fukaha arasında ihtilaflıdır. Bu yavrunun eti İmam Ebû Hanîfe’ye göre yenilmez, İmam Şafiî, İmam Ebû Yûsuf ve Muham- med’e göre yaratılışı tamamlanmışsa yenilir (Merğînânî, el-Hidâye, vn, 153).

Sun’î tohumlama yoluyla üretilen hayvanların kurban olarak kesilmesinde bir sakınca var mıdır?

Hayvan neslini ıslah etmek ve verimini artırmak amacıyla, bir hayva­na kendi cinsi olan başka bir hayvandan sun’î tohumlama yapılmasında dinen bir sakınca olmadığı gibi, bu yolla üretilen bir hayvanın kurban edilmesinde de sakınca yoktur.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Vali Çiçek Sarıoğlan ve Özvatan İlçelerini Ziyaret Etti

Vali Gökmen Çiçek, ilçe ziyaretleri kapsamında Sarıoğlan ilçesi ve Özvatan ilçesine çalışma ziyareti gerçekleştirdi. Sarıoğlan …