DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ
Evet yanlış okumadınız.
Başlıktaki gibi
BUGÜNÜ ÖZETLEMEK VE SORGULAMAK İSTEDİM…
Milyon dolarlık villalarda oturup fakirlik edebiyatı yapmak, ekonomi dersi vermek,
Pahalılıktan yakınıp stokçuluktan vurgu yapmak,
Sığınmacılara kucak açıp evlerini yüksek fiyatla onlara kiraya vermek,
Şehitler ölmez deyip bir formülü ile askerlik yapmamak,
Vatan, millet, devlet edebiyatına sığınmak bu milletin öz evlatlarına sizce yakışır mı?
İnsanların savundukları, ilkeleri, yaşam biçimlerinde bir uyum şart değil mi?
Özümüzü kaybedip o an ki sözlerle mi yaşar hale geldik?
Geri dönüşüm, kentsel dönüşüm derken dünü, bugünü, yarını birbirini tutmayan devşirmelere mi döndük?
Bu ülkenin öz evlatları kim için neden şekilleniyor, dönüşüyor?
Hani komşusu aç iken tok olan bizden değildi?
Hani haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı?
Hani kul hakkı en büyük günahtı?
Eeee bugün bu fırsatçılığı, milleti ekmeğe kim muhtaç ediyor?
Kimliksizleri, seri çocuk üretimi yapanları kim neden bu kadar besliyor şımartıyor?
Bunları kim, neden yapıyor?
Bu ülkenin en verimli toprakları neden betonlaşıyor?
En değerli gıda zeytinyağı iken, ayçiçek yağına kim muhtaç edip kuyruğa sokuyor, canlı yayınlarla karşılıyor?
Ortada bir yanlışlık var beyler.
İnsanlar artık birbirine bu ülkede hakkını helal etmiyor.
Ölenin arkasından beddualar ediliyor.
3-5 maaş alıp, emekliye asgari ücretin altında maaş verenler, diyanetin fitre zekatına bile el açtıranlar halen vicdanen rahat mı?
Milli ve dini günlerin özelliğini bırakmadılar.
Milli marşımızda bile saygı duruşuna geçenler azaldı.
Evlerimizin, balkonlarımızın bayraklarla süslenmesi heyecanı unutuldu.
Üretime, bu vatana, millete tek kuruşluk faydası olmayan, sadece tüketen, el açanların baş tacı edildiği bir dünya yok.
Sarayda yaşayıp, gecekonduda oturana iban atarak bu milletin hazinesini çarçur etmenin devlete bir faydası yok.
Bir dönemin hainlerini bugün okumayan, düşünmeyen, beynini kiraya verenlere kahraman göstermenin bir yararı yok.
Gerçek yaşam o sanatçıların, o dizilerin, o eğlence proğram ve paralı tutmaların söyledikleri gibi değil.
Dinimiz bunu emrediyor, Peygamberimiz böyle yaşamış deyipte ellerinde son model akıllı telefonlar, altlarında otomobiller, sosyal medyada albümleri, kağıt üzerinde ve banka mevduatlarında artan zenginliklerinin inanışlarına göre emanet değil gerçek dünyada hesabı ağır olur.
Aile huzurunuzu bozmayın.
İktidara, politikacılara, partilere küfredenlerin devlete, millete küfretmesine asla izin vermeyin.
Birilerinin tutması, oyuncağı, maşası olmayın.
Aile, akraba, komşuluk, millet, devlet, bayrak konusunda taviz vermeyin.
Çocukluk, okul, gençlik, askerlik, hastane ve diğer arkadaşlıklarınızı unutmayın.
Sizi bugünlere getiren anne-baba-kardeşlerinizi bir makama gelince dışlamayın.
İşsizlik, hayat pahalılığı, yoksulluk varken, boşanmalar, dilencilikler artarken dedikoduyu bırakın, insanlıktan vazgeçmeyin.
Hele hele düşene bir tekme de siz atmayın.
Bir otobüs bileti bulamayan ister zorunlu eğitim ister Üniversiteli gençlere ve ailelerine destek olun.
Bir gencin dediği gibi ‘sabah iş bulmak için evden aç-susuz çıkıp, babadan harçlık istemek, gittiğin yerde çay parası verememek, öğleni aç karınla geçirip akşam ‘iş bulamadım’ diye eve gitmek nedir bilir misiniz?’ diyor.
Çoğu diplomalı genç ya akaryakıt istasyonlarında pompacılık, hizmet sektöründe ayakçılık, kamuda temizlik işçiliği yapıyor ya da çay parası bile bulamadığı için sokaklarda, park, bahçelerde oturuyor.
Bilim-ilim -teknoloji-uzay çağı yerine bu ülkenin kurucusuna Allahın evinde hakaret eden ve ettirenleri gözünüzün önüne getirin.
Kamudaki ehliyetsiz, liyakatsız, kariyersiz atamalara, sınavsız neden üniversite olduğunu iyi değerlendirin.
Kamuda atamalardaki mülakatların, haksızlıkların ileride hesabını sorun.
Öyle varlık kuyruğu denilenlere aldanmayın.
Sabahın o soğuklarında, çoluğu-çocuğu ile şehrin göbeğinde, yardım kuruluşlarının, ekmek büfelerinin önlerinde kimse ücretli ya da ücretsiz ekmek kuyruklarına girmek istemez.
Ülkesini bırakıp kaçan sözde misafirlerin yaşam biçimlerini sorgulayın.
Neden ucuz çalıştıklarını, neden ucuz-kaçak çalıştırıldıklarını, neden bu kadar çok çocuk yaptıklarını, neden vatandaşlığa geçirilmek istediklerini bir düşünün.
Birde siz elektrik, su, doğalgaz, telefon paranızı bile ödeyemezken, çocuklarınıza istediklerini, mutfağınızdaki eksikleri alamazken, misafirlikleri çoktan tükenen ve bu ülkeyi fantazi ülkesine, tatil cennetine çevirenlerin yakacağından yiyeceğine, maaşlarından ücretsiz sağlıklarına, eğitimlerinden istihdama, parasız doğum yapmalarından hertürlü tavizi bu ülkenin öz evlatları ile dalga geçer gibi sizce neden verirler?
Özellikle Marshall yardımları ile süt yerine süt tozu veren, zeytinyağı yerine ayçiçek yağı öneren, uçak üretme yerine biz ucuz veririz diyen, Sümerbank’ın basması yerine naylon giysilerini önerenlerin bugün bunları neden proje olarak uygulamaya yeniden koyduklarını düşünün.
Titreyip kendinize gelin.
Klavye kahramanlığını, şovmenliği bırakın.
Dinimiz bunu emrediyor derken, mezun olduğunuz okulla övünmeyi bırakın önce siz bunu uygulayın.
Bu ülkenin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihini yazanlar, Çanakkale’yi geçilmez edenler, çocukluklarını, gençliklerini yaşamadan kanlarını canlarını bu ülke için veren onbeşliklere, doğduğunuz ve doyduğunuz bu topraklara vefa borcu olduğunuzu asla unutmayın.
Yoksa ya iki yüzlü olun ya da binbir surat olmayı bırakın ki insanlar sizi anlayabilsin.
Yoksa zaten büyük önder ve lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluştan kuruluşa giden yolunda tarih zaten tekerrür edecek.