TÜRKİYE ZİRAAT ODALARI BİRLİĞİ (TZOB) GENEL BAŞKANI ŞEMSİ BAYRAKTAR’IN BASIN AÇIKLAMASI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın “Süt sektöründe yaşanan sorunlar”ını içeren açıklaması şöyle.
Bilindiği üzere, Ulusal Süt Konseyi 29 Kasım 2021 tarihinde yaptığı toplantısında aldığı kararla, 8 Aralık 2021 tarihinden geçerli olmak üzere soğutulmuş çiğ sütün tavsiye satış fiyatını brüt 4 lira 70 kuruş olarak belirledi.
Konseyin yaptığı açıklamada; ‘Ulusal Süt Konseyi, çiğ sütün üretim maliyetinde öngörülmeyen değişimler görülmesi durumunda yeniden toplanıp karar verecektir’ denildi. Bu fiyat yeme gelen zamlarla daha hayata geçmeden anlamını yitirdi.
Süt/yem paritesinin birin altına düşmesi üzerine üretici örgütleri olarak 25 Aralık 2021 tarihinde, tekrar bir açıklama yaptık. Sürdürülemez fiyatın yeniden revize edilmesi gerektiğini belirttik. Açıklamamızın üzerinden bir buçuk ay geçti ama hala bir adım atılmadı. Ulusal Süt Konseyi neyi bekliyor? Daha fazla hayvanın kesilmesini mi? Daha fazla üreticinin üretimi bırakmasını mı? Yeme zam yapanlar, gübreye zam yapanlar, korkmuyor da siz neden korkuyorsunuz? Süt üretimi durma noktasına gelmiş, seyrediyorsunuz. Ulusal Süt Konseyi’ni görevini yapmaya davet ediyoruz.
Bu yükü üreticiye yüklerseniz kaynağı kurutursunuz. Bu durumda tüketici süt ve süt ürünlerine nasıl ulaşacaktır? Süt fiyatları böyle devam ederse daha fazla damızlığın kesileceğini, bunun süt yanında et krizi anlamına da geleceğini bilmiyor musunuz?
Üretimin sürdürülebilirliği için bir litre süt satan üretici bir buçuk kilo yem alabilmelidir. Fiyatın belirlendiği aralık ayında parite 0,93 iken, ocak ayında 0,94, şubat ayında 0,97, mart ayında ise 0,84 olarak gerçekleşti. Süt üreticileri hala sürdürülemez seviyelerin altında bir pariteyle üretime devam etmek zorunda kalıyor.
Mart ayında üreticimizin bir litre süt sattığında eline net olarak 4 lira 50 kuruş geçti. Yemin kilosuna ödediği para ise 5 lira 35 kuruş. Bir litre süt sattığında bir kilo yem bile alamıyor yani zarar ediyor. Bu, uzun yıllardır görmediğimiz bir durumdur. Tablo vahimdir.
Üreticiler yem fiyatlarının yüksekliğinden dolayı buzağılarını hemen ellerinden çıkarıyor. Düvelerini tohumlamak yerine besiye çekip kurban bayramında kestirmeyi planlıyor. İneklerini kestirerek ya hayvan sayısını azaltıyor ya da işletmesini tasfiye ediyor.
Sektör çok sıkıntılı bir durumla karşı karşıyadır. Yem başta olmak üzere elektrik, mazot, ilaç, tohum, işçilik, veteriner hizmetleri gibi bütün maliyetlerimiz ciddi oranlarda artarken sürdürülemez fiyatlarla üretime devam etmemiz artık mümkün değildir.
Bugün üreticiye istediğimiz fiyatlar verilmezse, ilerleyen günlerde tüketicilerimiz bugünkü fiyatları bile arar hale gelecektir. Bu fiyat artışı talebimiz, hem üreticilerimiz hem de tüketicilerimiz içindir. Üretimde devamlılığı sağlayamazsak, üreticileri küstürüp üretimden koparırsak tedarik zincirinin en önemli ayağını yok etmiş olur, fahiş tüketici fiyatlarına zemin hazırlamış oluruz.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak ‘Tarımda milli seferberlik ilan edilmeli’ derken bugünü değil, geleceği düşünüyoruz. Sesimize kulak verilmeli, bu konuda acil adımlar atılmalıdır. Bu ülke, hayvancılıkta yüksek maliyetleri karşılayamadığı için boşalmış ahırları, üretimi bırakmış üreticiyi hak etmiyor. Ne yapıp edip, elimizdeki bütün imkanları seferber edip ahırları doldurmalı, üretimi artırmalı, arz güvencesini sağlamalıyız.
Ukrayna-Rusya Savaşının dünya tedarik zincirinde nasıl etkiler yarattığını hepimiz yaşayarak görüyoruz. Petrol fiyatlarının artması, lojistikte yaşanan sıkıntılar, panik havasıyla stoklama davranışları bir anda ülkeleri acil durum planları oluşturmaya sevk etti.
Yem sanayimiz 2021 yılında 6,6 milyar dolar ithalatı gerçekleştirdi. Bunun yüzde 69’unu hammaddeler oluşturdu. Rusya ve Ukrayna gibi dünya hammadde ihracatında önemli iki ülkenin savaşa girmesi yem sanayimizi de tedirgin etmeye başladı. İlerleyen günlerde ne olacağını bilmiyoruz.
Arz güvencesini sağlamak, lojistikte yaşanan sıkıntıları ortadan kaldırmak, döviz ve dünya fiyat artışlarına bağlı olası girdi fiyat artışlarını minimize ederek hayvancılığımızın bu durumdan en az zararla çıkmasını sağlamak için en kısa zamanda “Acil Durum Planları”nı hazırlamamız gerekiyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bu çalışmaya her türlü katkıyı vermeye hazırız.
Bu süreçte atılacak en öncelikli adım süt fiyatının yeniden revize edilmesi olmalıdır. Üretime devam edebilmemiz ve damızlık hayvan kesimlerinin durması için; ya sattığımız çiğ süt fiyatı 1,5 pariteye denk gelecek şekilde 8 liraya çıkarılacak ya da ‘çiğ süt fiyatı artmasın’ deniliyorsa ilgili pariteye denk gelecek şekilde yem fiyatında indirim yapılacak ki bütün üreticilerimiz bu fiyattan yem alabilsin.
Bu kapsamda;Fiyatın belirlendiği dönemde paritenin korunması için yemde de akaryakıtta uygulanan eşel mobil sistem gibi bir sistem hayata geçirilebilir. Üreticilerin yeme gelen zamlar nedeniyle mağdur olmaları ve belirlenen pariteden sapmalar önlenebilir.
Bunun dışında, Çiğ süte verilen 20 kuruşluk prim yeterli değildir. Bu destek hem üreticiyi destekleyecek hem de kayıt dışılığa kaymanın önüne geçirecek seviyeye yani en az 60 kuruş seviyelerine çıkarılmalıdır. Desteklemelerin kısa sürede ödenmesi için çalışma yapılmalıdır.
Akaryakıtta fiyatlar makul seviyelere indirilmeli, gelen zamlardan çiftçilerin kullandığı mazot muaf tutulmalıdır.
Son elektrik zamlarının ardından elektrik fiyatları küçük büyük bütün işletmeler ve süt toplama merkezleri için ciddi bir maliyet yükü oluşturuyor. Elektrik fiyatları, tarımsal işletmeleri koruyacak ve üretime devam edebilecekleri seviyelere indirilmelidir.
Temel gıdada yüzde 1’e düşen KDV’yi olumlu buluyoruz. Fakat ilaçtan mazota kadar üreticilerimizin ana girdilerinin tamamında KDV yüzde 18’den kesilmektedir. Burada üreticiye bir finansman maliyeti doğmuştur. Zaten para kazanamayan bir sektöre bir de böyle bir finansman yükü yüklenmiştir. Bu konuda da üretici lehine bir düzenleme yapılmalıdır.
Üreticinin sanayiciye sattığı sütte, ödeme süreleri 30-45 günden, 60 güne çıkmıştır. Bu süre makul seviyelere indirilmelidir.
Bu önerilerimiz dikkate alınmaz ve hızlı adımlar atılmazsa yakın zamanda ne süt hayvanı kalacak, ne de et ve süt üretilecektir. Bu yıkımın göç ve işsizlik gibi sosyal etkilerinin yanında, tüketici nezdinde ithalata ve yüksek ithal fiyatlara bağımlı sürdürülemez bir etkisi olacağı açıktır.
Üreticilerimizi yerinde tutmaya çalışalım. Üretimden koparırsak tekrar geri döndürmemiz, sektörü yeniden canlandırmamız kolay olmayacaktır.İthalatla ülkeyi doyurma imkanı yoktur. Bunu görmezden gelemeyiz. Tarım sektörü dünyada en stratejik sektör haline gelmiştir. Elimizde ne var ne yoksa üreticiyi destekleyerek üretimimizi artırmaktan başka çare yoktur. Bunu başaramazsak gıdayı tüketicilerimize nasıl ulaştıracağız? Bunun sorumluları büyük vebal altında kalırlar.
Mobilyada Yüzde 8 İndirim Uygulaması Düğün Sezonunda Etkisini Gösterecek
Hedef: 2022 sonunda iç piyasada 100 Milyar TL’lik satış yapmak
İhracat tablosuyla Türkiye’nin dış ticaret fazlası veren sektörleri arasında gelen ve Ocak 2022’de geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14 artışla 325,5 milyon dolarlık dış satım gerçekleştiren mobilya sektöründe, Şubat ayında ise 312 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi. İç piyasayı canlandırmak için atılan yüzde 8’lik indirimin etkilerinin ise Mart ayı sonunda görülmesi bekleniyor.
(MOSFED) Mobilya Dernekleri Federasyonu’nun öncülüğünde ve (MOSDER) Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği ile birlikte federasyon üyesi 15 mobilya derneğinin destekleriyle başlatılan mobilyada yüzde 8 indirim kararı en çok evlilik hazırlığında olan çiftlerin yüzünü güldürdü.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan MOSDER Başkanı Mustafa Balcı, “Bahar sezonuna girişle birlikte mobilya alışverişlerinde ciddi bir talep artışı bekliyoruz. 1.500’e yakın markanın katılım sağladığı yüzde 8’lik bu büyük indirim şöleniyle birlikte şimdiden mağazalarımızda gözle görülür bir yoğunluk ve hareketlilik yaşanıyor. Bu kampanyanın yaratacağı etkiyi Mart ayı sonunda çok daha net göreceğiz” dedi.
Mustafa Balcı “Hedef: 2022 sonunda iç piyasada 100 Milyar TL’lik satış yapmak”
Pandeminin etkileriyle birlikte hem hammadde tedariğinden kaynaklı hem de üretimin tüm basamaklarını etkileyen ve geçtiğimiz yıldan beri kademe kademe devam eden fiyat artışlarının perakende ayağına da yansıdığını belirten MOSDER Başkanı Mustafa Balcı, “Döviz piyasasındaki değişken kurlar nedeniyle de mobilya fiyatlarına periyodik olarak yapılan artışlarla birlikte kullanıcılar, mobilya alışverişlerini zamlı fiyatlardan yapmak durumunda kaldılar. Ancak indirimli satışlarla birlikte iç piyasada oluşacak canlılığın, yıl sonunda ulaşılmak istenen 100 Milyar TL’lik satış hedefi için çok büyük destek sağlayacağını düşünüyoruz” dedi.
MOSDER Başkanı: “Mobilya sektörü tek yürek oldu!”
Biz mobilya sanayinde hizmet veren sektör temsilcileri ve irili ufaklı binlerce üretici olarak her zaman ülkemiz için elimizi taşın altına koymayı bildik. Bugün devletimizle sektörümüz el ele vermiş ve vatandaşlarımız için yine muazzam bir çalışmaya imza atmıştır. Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) olarak bizim de en büyük destekçilerinden olduğumuz, toplam 15 dernek ve 1.500 markanın katılımıyla birlikte başlattığımız “Birlikten Berekete Kazanan Türkiye” kampanyası ve yüzde 8 indirim uygulaması tüm milletimize hayırlı olsun. İç piyasamızın böyle bir atılıma çok ihtiyacı vardı” dedi.
MOSDER Başkanı Mustafa Balcı son olarak Türkiye genelinde 1.500 firmanın bayilerini ziyaret edecek tüketicilerimiz yüzde 8 oranında indirimli fiyatlardan yararlanarak alışverişlerini yapabilecekler. Hem evindeki eşyaları yenileyecek olanlar hem de düğün hazırlığında olan çiftler için mobilya alışverişinde çok uygun bir dönemde bulunuyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
TK Elevator, 2030 yılı itibarıyla tüm faaliyetlerinde doğrudan emisyonlarını azaltma ve yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanma hedefine bir adım daha yaklaştı. Şirketin Avrupa’daki asansör ve yürüyen merdiven üretim tesislerinde, bu yılın başından itibaren sadece yeşil enerji kullanılmaya başlandı. Avrupa’da atılan bu güçlü yeşil adımlardan gurur ve mutluluk duyduklarını belirten TK Elevator Türkiye CEO’su Artuğ Özeren, şirket olarak 2050 yılına kadar karbon emisyonunu ‘net sıfıra’ düşürme amaçlı çalışmalarını kararlılıkla sürdüreceklerinin altını çizdi.
Sürdürülebilirlik hedeflerine doğru büyük bir kararlılıkla ilerleyen TK Elevator, bu kapsamda üretim faaliyetlerinde önemli bir aşama daha kaydetti. Şirketin İspanya ve Almanya’daki asansör ve yürüyen merdiven üretim tesislerinde bu yılın başından itibaren yüzde 100 yeşil enerji kullanılmaya başlandı. Asansörlerden yürüyen merdivenlere, yürüyen bantlardan diğer inovatif ürünlere kadar çok geniş bir ürün yelpazesindeki üretimi doğrudan etkileyen bu karar, TK Elevator’ı tüm faaliyetlerinde doğrudan emisyonlarını azaltma ve yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanma hedefine bir adım daha yaklaştırdı. Ayrıca, şirketin Avrupa asansör ve yürüyen merdiven operasyonlarındaki yeşil enerji payını da yüzde 50’ye çıkardı.
“Düşük karbonlu gelecek için kararlılıkla çalışmaya devam ediyoruz”
TK Elevator’ın yaptığı çalışmalarla küresel ısınma ile mücadeleye katkıda bulunma konusunda son derece kararlı olduğuna dikkat çeken TK Elevator Türkiye CEO’su Artuğ Özeren, “Şirketimiz düşük karbonlu gelecek için kararlılıkla çalışmaya devam ediyor. Kararlı iklim koruma planlarımız; filomuzun hibrit ve elektrikli araçlarla yenilenmesi, sürdürülebilir malzeme tedariki ve döngüsel ekonomi ilkelerinin her alanda uygulanması gibi girişimleri kapsıyor. Tüm bunların yanı sıra Birleşmiş Milletler desteğiyle başlatılan ve sıfır emisyonu hedefleyen ‘Sıfır için Yarış’ kampanyasına katılıyor, şirket olarak karbon emisyonumuzu 2050 yılına kadar ‘net sıfıra’ düşürmeyi amaçlıyoruz. Küresel ısınmayı 1,5°C’de tutmayı amaçlayan ‘1.5°C İçin İş Dünyası Harekete Geçiyor’ girişimini de destekliyoruz. Avrupa’da başlayan yeşil enerji girişimi de her düzeydeki doğrudan emisyonlarımızı azaltma hedefimize ulaşmak için attığımız somut adımlarımızdan sadece birisi. Bu kararın bina ve kamusal altyapıların gizli karbon ayak izinin azaltılmasına büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Şirket olarak küresel operasyonlarda kullanılan elektriği 2030 itibarıyla yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan sağlama amaçlı çalışmalarımızı da kararlılıkla sürdüreceğiz.” dedi.
Çevre konusundaki örnek çalışmalarıyla uluslararası arenada kabul görüyor
TK Elevator’ın çevre konusundaki örnek çalışmaları uluslararası arenada da kabul görüyor. Şirketlerin ve şehirlerin çevresel etkilerini açıklamalarına yardımcı olmasıyla tanınan kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan CDP (Carbon Disclosure Project-Karbon Saydamlık Projesi); TK Elevator’ın iklim değişikliğiyle mücadelede üstlendiği öncülük rolüne arka arkaya ikinci defa A notu verdi. TK Elevator ayrıca, uluslararası alanda tanınan derecelendirme kuruluşu Sustainalytics tarafından en son yapılan küresel ESG (Environmental, Social and Corporate Governance-Çevresel, Sosyal, Kurumsal Yönetişim) risk derecelendirmesinde makine sanayi sektöründeki 500’den fazla şirket arasından birinciliği göğüsledi. Bu sonuç, şirketin benimsediği sürdürülebilirlik yaklaşımı ve iş başarısının birbirlerinden ayrılmaz olduğu prensibinin doğruluğunu bir kez daha kanıtladı.
OYUN SEKTÖRÜNDE ÇOCUK GELİŞİMİ İVME KAZANIYOR
Dijital oyunların yaygınlaşması ile birlikte erişimi neredeyse sınırsız hale gelen oyun dünyası, ivme kaybetmeden büyümeye devam ediyor. Özellikle pandemi sonrasında dijital oyunların günlük ortalama oynanma süresi, yetişkinlerle birlikte çocuklarda da hızla artıyor. Bu artış beraberinde farklı temalara yönelik içerikleri getiriyor ve bu temalara olan ilgiyi de artırıyor.
Çocukların gelişimine katkı sağlayan dijital oyunlar da bu alanda dikkat çekmeye devam ederken, çocuklar ve ailelere yönelik oyunlar ve uygulamalar kategorisinde bir çok markası yer alan Türkiye de, bu alanda önemli global oyunculardan bir tanesi.
Çocuklara yönelik içerikler üreten Mayadem’in CEO’su Uğur Tılıkoğlu konu ile ilgili; “ Dijital oyun sektörü büyürken çocuklara yönelik içeriklerin sayısı ve bu alana olan ilgi de bu gelişime paralel olarak artıyor, ancak çocukların gelişimine katkı sağlayan içerikler bu noktada çok daha fazla önem kazanıyor. Çocuklarının gelişimine önem veren ebeveynlerin çoğu, faydalı içerikler sağlayan güvenli oyun ve uygulamaları tercih ediyor. Bu alanda ürettiğimiz çalışmalarımızda gelişim psikologları, çocuk gelişimi uzmanları ve eğitimcilerden destek alarak çocukları doğru içeriklerle buluşturmaya gayret ediyoruz. Bu alanda dünyada sayılı şirketlerden bir tanesiyiz.” şeklinde konuştu.
Almanya merkezli teknoloji şirketi Schaeffler, rulman alanını güçlendiriyor
Otomotiv ve endüstri sektörlerinin küresel çapta lider tedarikçilerinden Schaeffler, rulman alanını güçlendirmek için e-mobiliteye yönelik rulmanlar geliştiriyor. Schaeffler’in yenilikçi rulman teknolojileri verimli ve sürdürülebilir mobilite için büyük önem taşıyor. Şirketin, yeni inovatif ürünleri olan TriFinity üç sıralı rulmanı ve santrifüj diskli yüksek verimli bilyalı rulmanı, her tip güç aktarma organları için üstün verimlilik ve hizmet ömrü sunuyor. Schaeffler’in elektrikli araçlar için tasarladığı bu yeni ve özel rulman çözümleri şirketin başarılı dönüşümünü vurguluyor.
Yenilikçi rulman çözümleri, güç aktarım mekanizmalarını ve şasi sistemlerini daha verimli hale getirerek sürdürülebilir mobilitede kilit rol oynuyor. Böylelikle elektrikli araçlarda tasarruf edilen enerji daha uzun menzil sağlıyor. Bu nedenle araç geliştiricileri sürtünme performansını optimize etmek ve müşteriler için kullanım ömrünü artırmak amacıyla rulman alanını yakından inceliyor. Yenilikçi rulmanların potansiyel etkilerinin bilincinde olan küresel otomotiv ve sanayi tedarikçisi Schaeffler de elektrikli araçlar için özel olarak tasarlanmış iki yeni inovatif ürünü olan TriFinity üç sıralı tekerlek rulmanı ve santrifüj diskli yüksek verimli bilyalı rulmanı piyasaya sundu. Yenilikçi rulman teknolojilerinin ürün DNA’larının temel parçasını oluşturduğunu ve Otomotiv Teknolojileri birimlerinin başarısının temelini teşkil ettiğini belirten Schaeffler AG Otomotiv Teknolojileri CEO’su Matthias Zink, “Schaeffler, hem geleneksel güç aktarım sistemlerini hem de elektrikli güç aktarma organlarını ve şasi sistemlerini daha da geliştirerek daha sürdürülebilir hale getirmek için verimli ve yüksek hassasiyetli rulman çözümlerini bu sistemlere entegre etmeye çalışıyor.” dedi. Müşterileriyle birlikte çalışarak rulmanları yeni bir seviyeye taşımayı amaçlıyor
Schaeffler, sinerjiyi artırmak ve özel çözümlerinin geliştirme sürelerini kısaltmak için bu yılın başında Otomotiv Teknolojileri bölümü içinde yeni bir Rulman iş birimi kurdu. SchaefflerOtomotiv Teknolojileri Bölümü Rulman İş Birimi Başkanı Dr. Dieter Eireiner, “E-mobilite rulman alanında büyük bir fırsat. Şirket olarak, özellikle bilyalı, silindirik makaralı ve konik makaralı rulmanlarda ciddi satış potansiyeliyle önümüzdeki birkaç yıl içinde güçlü bir büyüme bekliyoruz. Şimdiden tanınmış araç üreticilerinin yer aldığı birçok umut vaat eden geliştirme projesinde yer alıyoruz. Yenilikçi rulman teknolojileri aynı zamanda hafif ticari ve ağır vasıta araçlar için de çok önemli. Çünkü araç gamını önemli ölçüde artırıyor. Müşterilerimizle birlikte çalışarak rulmanları yeni bir seviyeye taşımayı amaçlıyoruz.” şeklinde konuştu.
TriFinity: Maksimum modülerite için üç sıralı rulman
Schaeffler’in TriFinity ürünü, elektrikli aktarma organlarında kullanılmak üzere tasarlanmış üç sıralı bir tekerlek rulmanı olarak öne çıkıyor. TriFinity, standart iki sıralı bilyalı rulmanlar büyüklüğünde olup, daha büyük aks yüklerini transfer edebiliyor. Aynı zamanda diğer rulmanlara kıyasla daha uzun hizmet ömrü ve daha iyi sabitlik sunuyor. Bu yenilikçi bilyalı rulman tasarımı, önceden yüklenen konik makaralı rulman ünitelerine bir alternatif sunuyor. Konik makaralardan bilyalara geçiş, sürtünme torkunda ve sabitlikte önemli iyileşmeler sağlayarak FTP75 test döngülerinde araç başına elektrik tüketiminde yüzde 0,7 azalma getiriyor. TriFinity’nin Schaeffler’in alından freze teknolojisi ile birleşimi, daha küçük çaplara sahip tekerlek rulmanı üniteleri şeklinde küçültme çözümlerine ve dolayısıyla azaltılmış rulman ve sızdırmazlık elemanı sürtünmesine, optimize edilmiş rulman ağırlığına ve daha az karbon ayak izine olanak tanıyor. Aynı boyutlarda uygulanan boşluksuz alından freze teknolojisi rulman ağırlığını azaltırken, bileşenin de yüzde 50’ye kadar daha fazla tahrik torku aktarmasını sağlıyor. Ayrıca rulmanın montajını kolaylaştırıyor ve elektrikli araçlardaki gürültü emisyonunu azaltıyor.
Yüksek verimlilik ve maksimum hizmet ömrü için yüksek performanslı bilyalı rulman
Schaeffler’in santrifüj diskli yeni yüksek verimli bilyalı rulmanı, elektromobilite uygulamaları için yüksek performanslı, sürtünme için optimize edilmiş, sürdürülebilir bir ürün olarak dikkat çekiyor. Bu ürün hem açık rulman hem de sızdırmaz rulman tasarımlarının avantajlarını bir araya getiriyor. Her rulman için 0,3 Nm daha az sürtünme ve yaklaşık 0,1/km kadar CO2 emisyon azaltımı sağlayan santrifüj diskli yüksek verimli bilyalı rulman, genel performans üzerinde büyük etki yaratan akıllı ve oldukça basit bir çözüm olarak öne çıkıyor. Açık rulmanın on katı hizmet ömrüne sahip olan bu rulmanlar, maliyeti de hatırı sayılır oranda azaltıyor. Tüm bu özellikleri ve inovatif yapısı ile Magna Tedarikçi Ödülü’nü kazanan bilyalı rulman, 2022 Almanya Yenilik Ödülü’ne de aday gösterildi.
Albaraka Türk’ün 2021 net konsolide grup dönem kârı 942.5 Milyon TL’ye ulaştı
Katılım bankacılığının Türkiye’deki öncüsü Albaraka Türk’ün 2021 yılı net konsolide grup kâr rakamı, 2020’nin aynı dönemine göre yüzde 203 oranında artarak 942.5 Milyon TL olarak açıklandı.Türkiye’nin önde gelen katılım bankalarından Albaraka Türk, konsolide dönem kâr rakamlarını KAP’a bildirerek açıkladı. Açıklamaya göre Albaraka Türk, 2021 net konsolide grup kârında yüzde 203 artış göstererek 942.5 Milyon TL kâra ulaştı. Bir önceki dönemde Banka 311.1 Milyon TL net konsolide grup kârı açıklamıştı.
2021 yılında toplam aktiflerini yüzde 58 artıran Albaraka Türk, aktiflerini 110 Milyar TL’ye çıkardı. Toplanan fon rakamını 91.2 Milyar TL’ye yükselten Banka, bu başlıkta da yüzde 77 büyüme gerçekleştirdi. Toplam özkaynaklar ise 4.3 milyardan yüzde 54 oranında artış göstererek 6.7 milyar TL olarak gerçekleşti.
Banka’nın yaptığı açıklamaya göre 2021 yılsonu itibariyle toplam kredi büyüklüğü 59.3 milyar TL’ye ulaşırken bu tutar 2020 yılının aynı döneminde 42 milyar TL idi.
Net konsolide dönem kârına ilişkin konuşan Albaraka Türk Genel Müdür Vekili ve Yönetim Kurulu Üyesi Malek Khodr Temsah, “2021 net konsolide grup kâr rakamlarımızı bugün Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na sunduk. Albaraka Türk olarak geçirdiğimiz bu verimli yılı yüzde 203 artış gösteren kâr oranıyla tamamladık. Bu oranla birlikte 942.5 Milyon TL’lik net konsolide kâr sağladık. Yalnızca konsolide kâr oranlarımızda değil aktiflerimizde, toplanan fonlarımızda, kullandırdığımız fonlarda ve özkaynaklarımızda da önemli rakamlara ulaştık. 2021 yılında 110 Milyar TL’lik toplam aktife, toplanan fonlarımızda ise 91.2 Milyar TL’ye eriştik. Toplam özkaynaklarımız da bir önceki dönem rakamı olan 4.3 milyar TL’den yüzde 54 oranında artarak 6.7 milyar TL olarak gerçekleşti. Bir önceki yılı pandemi gölgesinde geçirmemizin ardından 2021 yılının Albaraka Türk için önemli bir büyüme yılı olduğunu görüyoruz.” dedi.
Kolaysoft olarak e-fatura ile yeni tanışacak tüm firmalarla iş birlikteliği yapacak olmanın heyecanı içinde olduklarını kaydeden Kolaysoft Teknoloji AŞ Satış Yöneticisi Sıla Gül Ottan, şunları söyledi: “Kolaysoft’un uzman kadrosu ile bu süreçte tüm mükelleflerimizin maliyet ve zaman tasarrufu sağlayacağına ve böylece işlerini ve süreçlerini verimli ve sürdürülebilir hale getireceğine inanıyoruz. Kolaysoft olarak, 2022 yılı temposuna hazırız. Firmalar, bu süreci bizimle yönetmeye hazırlar.” dedi.
Sıla Gül Ottan, Tebliğdeki konu başlıklarına ilişkin şunları anlattı:
**GİB e-arşiv portalından düzenlenecek faturalarda, 01.03.2022 tarihinden itibaren, vergi mükellefi olmayanlara düzenlenecek faturalar için 5.000 TL, vergi mükellefi olanlara düzenlenecek faturalar için 2.000 TL olarak düzenleme zorunluluğu getirilmiştir. Mükelleflerin işini kolaylaştıracak olan uygulamamız Faturam24, işletmeler e-fatura uygulamalarına geçmeden e-fatura konforu sağlıyor. Firmaların, tüm fatura süreçlerini tek ekrandan yöneterek, zamandan ve maliyetten tasarruf etmeleri gerçekleşiyor.
**Brüt satış hasılatı, 2021 yılı için 4 Milyon TL olanlar, 01.07.2022 tarihinde, e-fatura’ya geçmek zorundadırlar.
**Elektronik ortamında mal ve hizmet satışı yapanlar, 2020 veya 2021 dönemlerde 1 milyon ve üzeri satış yapanlar, 01.07.2022 tarihinde, e-fatura’ya geçmek zorundadırlar.
**Gayrimenkul / motorlu araçlar mal ve hizmet satışı yapanlar, 2020 veya 2021 dönemlerde 1 milyon ve üzeri satış yapanlar, 01.07.2022 tarihinde, e-fatura’ya geçmek zorundadırlar.
**Konaklama hizmeti veren otel işletmeleri, 01.07.2022 tarihinde, e-fatura’ya geçmek zorundadırlar.
**Brüt satış hasılatı, 2021 veya müteakip hesap dönemleri için 10 milyon TL ve üzeri olan firmalar da 01.07.2022 tarihinde, e-irsaliye’ye geçmek zorundadır.
EİB: Sürdürülebilir ihracatın yolu eşitlikçi bir zihniyet devrimi
Ege İhracatçı Birlikleri’nin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında düzenlediği “Sürdürülebilir İhracatta Kadın Girişimcilerin Rolü” webinarında, girişimci ve başarılı kadınlar, sürdürülebilir bir ihracat için eşitlikçi bir zihniyet devrimi gerektiğini vurguladı.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi’nin açılış konuşmasıyla başlayan webinar İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi’nin moderasyonuyla Agrobay Seracılık Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Şentürk Salık, TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Demoteks Tekstil Kurucu Ortağı Hülya Karaduman, M.H.E. Gıda Genel Müdürü Hülya Peker, Ekonomi Yazarı Meliha Okur, Kardemir Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Özlem Bakırel, Sezgin Mermer Kurucu Ortağı Reyhan Sezgin’in katılımıyla gerçekleşti.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; kadınlarını geri bırakan toplumlar geride kalmaya mahkumdur. Kadınlarımızı her zaman yüceltmeliyiz. EİB olarak dünyanın en büyük sürdürülebilirlik inisiyatifi UN Global Compact’a ilk imza atan İhracatçı Birlik biziz. Sosyal adalet, sosyal sorumluluk, cinsiyet eşitliği, çevre prensipleri doğrultusunda hareket ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde de İhracatçı Birlikleri arasında ilk kez Global Compact Sürdürülebilirlik Sorumluluk Raporumuzu teslim ettik. UN Women ve UN Global Compact ortak inisiyatifi olan Kadının Güçlendirilmesi Prensipleri (WEPs) imza sürecimizi de tamamladık.” dedi.
Gappi: Kadının toplumdaki ikincil konumunun beyinlere kazındığı algısını yıkmak için çabalarımızı sürdüreceğiz
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, “8 Mart’ların kadınların hak ettiği eşitlikçi ve barışçıl düzlemin arayışlarından biri olmasını istiyoruz. Çözüm modelleri üzerinde durmak için buradayız. Sadece bir tarih olarak anılmasın istiyoruz. Kadınlarımız ancak kendisi dayanışmayı bilirse, toplum ona bu fırsatları verebilirse her şeyi başarabilir. Kadına, çocuğa, doğaya her şeye dair her şiddeti kınamak, çözümler sunmak için bir aradayız. Geçmişten bugüne kadar kadınlar olarak varlıklarımızı, emeklerimizi, emeklerimizin karşılığını eşit temsil, eşit güç, cinsiyet eşitliği taleplerimizi bıkmadan usanmadan dile getiriyoruz. Kadının toplumdaki ikincil konumunun beyinlere kazındığı algısını yıkmak için çabalarımızı sürdüreceğiz.”
Salık: Bünyemizde çalışan 1000 kişinin 900’ü kadın
Agrobay Seracılık Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Şentürk Salık, Agrobay’ın dünya ikincisi, Avrupa ve Türkiye’nin en büyüğü olduğuna dikkat çekerek, tüm sektörlerde markalaşma ve pazarlamanın en büyük konulardan biri olduğunu söyledi.
“Tarım bizim için geleneksel gözükse de, biz gelenekseli farklı bir alana, çıtaya taşıdık. Tarımı bilimselleştirerek, inovasyona ve AB Yeşil Mutabakat’ına uyarak, karbon ayak izimizi azaltacak çalışmalar yapmaya devam ediyoruz. Sulamadan gübrelemeye kadar her aşamayı modern teknolojik altyapıyla kontrol ediyoruz. Bütün çalışanlarımıza eğitimler vererek, zamanla sürece uyum sağladık. Çiftçilerimizi, her kesimden insanımızı desteklemeliyiz. Tarımı bilen çocuklar yetiştirmek için ilkokuldan başlayarak eğitimini vermeliyiz. Bünyemizde çalışan 1000 kişinin 900’ü kadın.”
Karaduman: Şirketimizin yüzde 80 çalışanı kadın
İhracatlarını Almanya, Hollanda, İspanya, İngiltere, İtalya başta olmak üzere Avrupa pazarına gerçekleştiren Demoteks Tekstil Kurucu Ortağı Hülya Karaduman, iş hayatında duygusal zeka, detaycılık, dayanıklılığın anahtar kavramlar olduğu görüşünde.
“İhracatta tasarım ve mühendislik çok önemli, kaliteli ve dürüst bir şekilde ürün üretip ihraç etmeniz bundan daha önemli. 97’den itibaren bütün üretimimizin yüzde 100’ünü ihracata döndürdük. EİB Moda Tasarım Yarışması ve Tekstil Mühendisliği projelerinin ilk aşamalarından beri içindeyim. Sektör adına gurur verici. Gençlerimize destek olmaya devam ediyoruz. 25-30 sene önceki koşullarla şuan ki koşullar çok farklı. Şu anda sosyal haklar, çalışma standartları adına eskiye oranla şartlar çok daha iyi. Hiçbir zaman elemanlarımın patronu olmadım. Şirketimizin yüzde 80 çalışanı kadın. Bir kadın olarak işimi kurarken zorluk değil hep destek gördüm.”
Peker: Sattıkları ürüne ve ihracat yapacakları ülkeye hakim olmalılar
M.H.E. Gıda Genel Müdürü Hülya Peker ise Türkiye’nin yarı mamul değil, markalı nihai ürünlerini çoğaltmak ve ağırlıklı olarak bu dengeyi değiştirmeyi hedeflediklerini açıkladı.
“ABD’de kadınlara verilen destekler çok daha farklı boyutlardaydı. ABD’de kadın kurucular, şirket payları yüzde 50’nin üzerinde olan kadınlara verilen desteklerden yararlandım. Kadının emeğine saygı açısından, kadın yönetici olan, kadın hisse oranı yüksek olan firmalara öncelik tanıyorlardı. Ülkemizde de şu an destekler arttı ama başlangıç zordu. Birçok süreci kendinizin geliştirmesi gerekiyordu. Bizler bilinçlendik, alt kadroları da bilinçlendirdik. Gençlere tavsiyem; sattıkları ürüne hakim olmaları. Mutlaka üretimi sanayiyi bilmeleri gerek. Üretimi bildikten sonra hikayeyi karşı tarafa anlatmak çok daha kolay. İkincisi ise ihracat yapacakları dış piyasayı, müşteriyi, ülkeyi altyapıyı ve araştırmayı sağlam yapmaları gerekiyor. Onların talepleriyle sizin üretebilme kapasiteniz örtüşüyor mu onu netleştirmek gerekiyor.”
Okur: Türkiye’de kadın ve erkeğe dönük fırsat eşitliğini yaratmalıyız
Türkiye’de 32 milyon 383 bin kadının çalışma yaşında ve sadece 11 milyon 79 bini işgücü piyasasına girebildiğini açıklayan Ekonomi Yazarı Meliha Okur, 18 yılda işgücü piyasasında yüzde 25’lik artış olduğunu ama işgücüne katılım oranının yüzde 3’te kaldığını söyledi.
“Kadın girişimcilerin oranı da yüzde 14. 1997’de G7 zirvesinde 5 küresel şirket bir araya gelip sanayi toplumundan dijital topluma, yüksek teknoloji içeren ve üretim modelini dönüştüren topluma geçişte hizmetlerin de ön plana çıkacağını öngördükleri için yeni milenyumun kadın yüzyılı olacağını söylediler. O günden bugüne 2030 yılında dünyayı yöneten dev küresel şirketlerde hem yönetici kadınların beyaz yakaların hem de mavi yakalı kesimin çalışan nüfusun yüzde 51’i olacağı öngörülüyor. Ülkemizdeki oranlara bakıldığında kat etmemiz gereken çok yol var. Önümüzde sosyal ekolojik piyasa ekonomisine dönük bir yolculuk başladı. Siyaseti ve ekonomik modellemeyi yeniden şekillendirecek bu yolculukta ne yapacağımızı iyi belirlememiz gerekiyor. Ana konusu döngüsel ekonomi ve döngüsel yaşam. Bu sistem sürdürülebilirlik üzerine oturtuldu. Burada da kadının çok önemli bir rolü var. Türkiye’de kadın ve erkeğe dönük fırsat eşitliğini yaratmalıyız.” diye konuştu.
Bakırel: Hacmimizi iki katına çıkarırken kadın çalışan sayımızı da iki katına çıkaracağız
Kardemir Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Özlem Bakırel de demir çelik sektöründe 20 sene önce kadın çalışanın yok denecek kadar az bir sektör olduğunu ancak şu an dış ticaret personelinin birçoğunun kadın olduğuna değindi.
“Fabrikalarımızda da mavi yakalıdan beyaz yakalıya kadın çalışanlarımızı istihdam etmekteyiz. Yeni tesisimizde Mart sonu bir kısmı devreye girecek, ikinci bir kısmı Haziran sonunda devreye girecek. Çevre Mühendisinden, Endüstri Mühendisine kadar birçok bölümde yeni kadın istihdamı sağlayacağız. Hacmimizi iki katına çıkarırken kadın çalışan sayımızı da iki katına çıkaracağız. Teknik altyapı isteyen alanlarda kadın çalışan sayısının artması için Makine Mühendisliği ya da Metalurji Mühendisliğinin kadınlarımızın tarafından daha çok tercih edilmesi gerek. 1000 civarında çalışanımız var, bunun dış ticaret kısmında 30 çalışanın yüzde 90’ından fazlası kadın, fabrikalarda ise 1000 çalışanın 3’te biri kadın.”
Sezgin: Türk taşını dünya piyasalarında hak ettiği yere getirmek misyonumuz
İhracat hayatına birçok farklı ürün grubunu deneyerek başlayan Sezgin Mermer Kurucu Ortağı Reyhan Sezgin, “İlk Romanya’ya başlayan mermer ihracatımız şu anda 60 ülkeyi buldu. İtalya’da Carrara bölgesinde ve ABD’de depomuz var. Çin’de ve Hindistan’da irtibat bürolarımız var. Firmamızda kadın çalışanlarımız toplamda yüzde 50’yi oluşturuyor. İdari kadroda ise çalışanlarımızın yüzde 70’i kadın. İşlenmiş üründe Türk taşları daha önce bilinmiyordu. Türk taşını dünya piyasalarında hak ettiği yere getirmek misyonumuzdu. 4 yıl önce Miami’de Porsche Design Tower’a taş verdik. Fendi Chateau Residences’ın bir projesinde de baştan aşağı kullandığı bütün taşların hepsi Türk taşı. The Ritz Carlton Residences’te Türk taşlarını kullandık. Birçok uluslararası projede; Denizli traverteni, Burdur taşı, Muğla mermeri, Kemalpaşa mermeri kullandık. Mimarlar projelerine artık Türk taşı yazıyor. Bu da katma değerli ürün satışımızı artırıyor. EMİB olarak düzenlediğimiz Amorf Doğaltaş Proje ve Tasarım Yarışması’nda hem mermer atıklarını değerlendirdik hem de sektörün bütün paydaşları; mimarlar ve öğrencileri bir araya getirdik. Türk taşlarından katma değerli ürünler yaratarak, mermer birim fiyatlarını artırmak için bu yola girdik.” dedi.
Ataç: Çevre Bakanlığı’nın Şehircilik Bakanlığı’ndan ayrı olması gerekiyor
Türkiye’de İhracatçı Birliklerinde İlk Kadın Başkan, TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, kadınların toplumlarda en üst seviyede görev almaları gerektiğine işaret etti. Ataç, “Günümüzde kadınlar bankacılık, sigorta ve IT sektörlerinde daha şanslı. Kadınlar daha da gelişirse başka bir dünyaya adım atarız. Putin’in yerinde bir kadın olsa, Biden’in yerinde bir kadın olsa, dünyada bugün yaşananlar nasıl yaşanırdı diye düşünüyorum. Kadınlar olarak olaylara daha temkinli ve yumuşak yaklaşıyoruz” dedi.
Türkiye’de çevreyle ilgili sorunların çözülmesinde sistematik bir çaba gösterilmesi gerektiğinin altını çizen Ataç sözlerini şöyle sürdürdü: “Zeytin alanlarında maden aramasıyla ilgili yönetmelik değişikliğiyle gereksiz bir şekilde toplum geriliyor. Bu yönetmelik büyük olasılıkla üst mahkeme tarafından iptal edilecek. Geçen sene yaşanan büyük orman yangınıyla ilgili alınan kararlar, önümüzdeki yaz için büyük orman yangınlarının engellenmesinde alınan önlemler açıklanmalı. Çevre hassasiyeti STK’ların olduğu kadar yönetiminde sorumluluğu. Doğaya karşı çok acımasızız. Türkiye’nin yüzde 118 parçalanmış ormanları arttı. Çevre Bakanlığı’nın Şehircilik Bakanlığı’ndan ayrı olması gerekiyor. Çevreyi iyi bilen kadroların, Çevre Bakanlığı ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda yer alması gerek. Kadın kooparatiflerine ihtiyacımız var. Türkiye’nin kültürel kodlarına göre kooparatifçilik çalışılmalı. Bütün STK’lar birlikte daha sık toplanıp kadın hakları konularında aynı mesajı vermeliyiz.”
Otomotiv endüstrisi ihracatı şubatta yüzde 1 artışla 2,5 milyar dolar oldu
Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre, Türkiye ekonomisinin 16 yıldır üst üste ihracat şampiyonu olan otomotiv sektörünün şubat ayı ihracatı yüzde 1 artışla 2,5 milyar dolar oldu. Ülke ihracatında yine ilk sırada yer alan sektörün payı ise yüzde 12,8 olarak gerçekleşti.
Şubat ayında da başarı grafiğini sürdüren Tedarik endüstrisi, ihracatta çift haneli artış kaydederken, Eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatında ise çift haneli düşüş yaşandı. En büyük pazar olan Almanya’ya ihracat yüzde 10 artarken, yine önemli pazarlardan Rusya’ya ihracat da yüzde 27 arttı, Fransa’ya ise yüzde 32 geriledi.
Türkiye ekonomisinin 16 yıldır üst üste ihracat şampiyonu olan otomotiv sektörünün şubat ayı ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1 artışla 2,5 milyar dolar oldu. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre, Türkiye ihracatında ilk sırada yer alan sektörün ülke ihracatından aldığı pay yüzde 12,8 olarak gerçekleşti. Yılın ilk iki ayında ise otomotiv endüstrisi ihracatı yüzde 0,2 azalarak 4 milyar 785 milyon dolar oldu.
Şubat ayında başarı grafiğini sürdüren Tedarik endüstrisi, çift haneli ihracat artışı kaydederken, Eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatında ise çift haneli düşüş oldu. Geçen ay en büyük pazar olan Almanya’ya ihracat yüzde 10 artarken, yine önemli pazarlardan Rusya’ya yüzde 27, Polonya’ya yüzde 33 ihracat artışı oldu, Fransa’ya otomotiv ihracatı ise yüzde 32 geriledi.
Tedarik endüstrisi ihracatı 18 arttı
Şubatta yine en büyük ürün grubunu oluşturan Tedarik endüstrisinin ihracatı yüzde 18 artarak 1 milyar 126 milyon dolar oldu. Diğer ürün gruplarından Binek otomobillerde ihracat şubatta yüzde 7 azalışla 819 milyon dolar, Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ihracatı yüzde 20,5 azalarak 417 milyon dolar, Otobüs-Minibüs-Midibüs ihracatı da yüzde 0,2 azalarak 67 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Tedarik Endüstrisinde en fazla ihracat yapılan ülke olan Almanya’ya ihracatta yüzde 15 oranında artış görülürken, yine önemli pazarlardan İtalya’ya yüzde 17, ABD’ye yüzde 30, Rusya’ya yüzde 21, Polonya’ya yüzde 24, Romanya’ya yüzde 28 ihracat artışı, Fas’a ise yüzde 10, Slovenya’ya da yüzde 19 ihracat düşüşü görüldü.
Geçen ay binek otomobillerde önemli pazarlardan Fransa’ya yüzde 35, İtalya’ya yüzde 36, Slovenya’ya yüzde 31, Belçika’ya yüzde 68, Fas’a yüzde 69 ihracat düşüşü görülürken, Birleşik Krallık’a ve Almanya’ya yüzde 15, Polonya’ya yüzde 42, Mısır’a yüzde 44, İsveç’e yüzde 56 ihracat artışı yaşandı.
Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlarda ise Birleşik Krallık’a yüzde 19, Fransa’ya yüzde 58, Belçika’ya yüzde 52, Slovenya’ya yüzde 41, Almanya’ya yüzde 56, İspanya’ya yüzde 40 ihracat düşüşü, İtalya’ya ise yüzde 31 ihracat artışı yaşandı.
Otobüs Minibüs Midibüs ürün grubunda ise en fazla ihracat yapılan ülke Portekiz oldu ve bu ülkeye yüzde 15.653 gibi çok yüksek oranlı ihracat artışı yaşandı. Buna karşılık Almanya’ya yüzde 38, Fransa’ya yüzde 21 ihracat düşüşü görüldü. Diğer ürün grupları arasında yer alan Çekiciler ihracatı ise yüzde 19 artarak 95 milyon dolar oldu.
Almanya’ya ihracat yüzde 10 arttı
Ülke bazında en fazla ihracat yapılan ülke olan Almanya’ya yüzde 10 artışla 383 milyon dolar ihracat yapılırken, ikinci büyük pazar olan Birleşik Krallık’a yüzde 1 düşüşle 275 milyon dolarlık ihracat kaydedildi. Yine İtalya’ya ihracat yüzde 5 düşüşle 216 milyon dolar olurken, şubatta önemli pazarlardan Polonya’ya yüzde 33, ABD’ye yüzde 10, Rusya’ya yüzde 27, Romanya’ya yüzde 29, Mısır’a yüzde 25, Portekiz’e yüzde 75, İsveç’e yüzde 36 ihracat artışı, Fransa’ya yüzde 32, Belçika’ya yüzde 37, Slovenya’ya yüzde 32 ve Fas’a yüzde 44 ihracat düşüşü yaşandı.
AB’ye ihracat yüzde 2 düştü
Ülke grubu bazında en büyük pazar olan Avrupa Birliği ülkelerine şubatta ihracat yüzde 2 düşüşle 1 milyar 641 milyon dolar olurken, AB ülkeleri toplam ihracattan yüzde 64 ile yine en büyük payı aldı. Diğer Avrupa Ülkeleri yüzde 12 pay ile ikinci sırada yer aldı. Geçen ay Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesine ise yüzde 13,5 Bağımsız Devletler Topluluğu’na yüzde 21, Ortadoğu Ülkelerine yüzde 12 ihracat artışları kaydedildi.