CHP Kayseri il Kadın Kolları başkanı Hatice Molu, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları günü nedeniyle yaptığı açıklamada, iktidarı ve Bakanları sert dille eleştirirken ‘Ya suskunluğunuzu sorularımıza ithafen bozup istifa edin ya da ülkeyi içinde bıraktığınız yangını görüp suskunluğunuzla istifa edin!’ çağrısında bulundu. Hatice Molu’nun açıklaması şöyle.
Bugün, 1989 yılından bu yana BM tarafından kabul edilen 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Bugünün amacı; dünyanın her yerinde yaşamını zor koşullar altında geçiren, yaşam mücadelesi veren, yoksulluk içinde yaşayan çocukları korumak ve sefaletin, savaşın hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşam mücadelesi veren çocukların koşullarını iyileştirmektir. Türkiye ise 1990 yılında ‘Çocuk Hakları Sözleşmesini’ kabul etmiş ve uluslararası bağlayıcılık kazanmıştır. Ancak bu sözleşme de tıpkı diğer sözleşmeler gibi Türkiye’nin uluslararası bağlayıcılığının olduğu fakat ‘gelir, geçer’ olarak görülen sözleşmelerden biri olarak rafa kaldırılmıştır.
Rafa kaldırılmıştır diyoruz çünkü ne 2011 yılında yürürlüğe koyulan ‘Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ olan Lanzarote ne “6284 varken İstanbul Sözleşmesine ne gerek var?” dedikleri 6284, ne de bizleri bugün açıklama yapmamız için buraya toplayan günün bağlayıcı sözleşmesi olan Çocuk Hakları Sözleşmesinin gereklilikleri uygulanmıyor. Gereklilikler uygulanmazken bizler bir avuç toprağın üstüne atıldığı çocukların yasını tutuyor, olay yeri haline getirdikleri bebek küvözleri için mahkeme salonlarında adalet arıyoruz. Ancak geldiğimiz noktada adalet birilerinin elinde oyuncağa dönüşmüş, çocuk hakları, insan hakları ayaklar altına alınmış, imzacı oldukları bağlayıcı sözleşmelere de tıpkı meclis önergelerine dedikleri gibi ‘HAYIR’ denmiş, ülke acı içindeyken kendileri için her türlü imkanı kullananlar; 5 çocuğu 18 kez ziyaret etmelerine rağmen alevlere mahkum etmiştir. Halkın feryadı da isyanı da sarayın kapısından içeri girememiştir.
Bugün geldiğimiz ‘kör’ noktada iktidar; kaybolan çocukların verisini vermeye tenezzül etmezken, sorumlusu olduğu çocuk istismarlarını ve çocuk katliamlarını ‘kınamaktan’ başka bir şey yapmazken, kahkahalarla çocuk istismarlarını araştırmayı reddetmiştir.
Bugün geldiğimiz ‘kör’ noktada iktidar; 22 yıllık acının hesabını vermek yerine ‘hayret bir şey anlayamıyorum’ demiştir. İnanın bizler de hayret ediyoruz. Ancak biz anlıyoruz. Ahmak dediğiniz bu ülkenin her ferdi anlıyor. Sizin neden anlamadığınızı da, çocuk cinayetlerini araştırmaya neden ‘HAYIR’ dediğinizi de anlıyor! Yarattığınız toplumsal çürümenin sebebini de anlıyor; Leyla’yı, Rabia Naz’ı, Oğuz Arda’yı, Müslüme’yi ve sorumlusu olduğunuz binlerce çocuğun kaybını neden unutturmaya çalıştığınızı da anlıyor.
Gelelim iktidarın günlerdir sessizliğini koruyan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanına. 5 çocuğun yangında hayatını kaybettiği gün mecliste nöbetçi Bakandınız. Bu acı durum hakkında tek bir açıklama yapmayıp, makamınıza ziyarete gelen milletvekillerinizi ağırladığınız görseller paylaştınız. Siz ünvanınız olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ifadesinin neresindesiniz? Ne Aile’de ne de Sosyal Hizmette değilsiniz. Olaydan 1 gün sonra ‘Güçlü Aile, Güçlü Toplum, Güçlü Türkiye’ başlığı altında Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu’nun ‘İLK’ toplantısını gerçekleştirdiniz. Siz göreve geleli neredeyse 18 ay oldu ve aileyi korumakta, güçlendirmekte şimdi mi aklınıza geldi?
Sayın Özdemir, artık ne aile var ne toplum ne de güçlü bir ülke. Bebekler küvözde öldürüldü, çocuklar yanarak öldü, genç bir kız annesinin gözü önünde vahşice katledildi, küçücük bir çocuğun bedeni küçücük bir köyde 19 gün sonra bulundu, Leyla’ya kıyanların tek bir tanesi bile tutuklu değil ve siz tek bir açıklama yapmadan 18 ay sonra ilk kez toplantı yapıyorsunuz. Siz ülke yangın içindeyken hala tek kelime etmeden Yenidoğan çetesi davasından 1 gün önce Çeşme 7. Olağan İlçe Kongrenizde gülerek poz veriyorsunuz. AK Parti umudun, icraatın, geleceğin adıdır diyorsunuz. Sayın Özdemir, siz icraat derken, 18 kere gittiğinizi iddia ettiğiniz ancak tek bir icraatta bulunmadığınız o evde 5 çocuk YANARAK (!) hayatını kaybetti. Siz gelecek derken geleceği çalınan onlarca bebek küvözdeyken öldürüldü. Çıkmışsınız milyonlarca insanın aklıyla dalga geçercesine hala umut diyorsunuz. Günler sonra İzmir’e gidip yanarak ölen 5 çocuğumuz hakkında tek bir açıklama yapmazken çıkıp “kapsayıcı sosyal politikalarla hizmet sunmaya devam edeceğiz” diyorsunuz. Siz hangi sosyal politikadan hangi hizmetten bahsediyorsunuz? Bizler 18 Kasım’da Bakırköy Adliyesinde bebek katillerinden hesap sorarken siz nasıl bir Aile Bakanı olarak tek kelime etmiyorsunuz?
Sayın Özdemir, Günler önce, sessizliğinizi ya sorularımıza ithafen bozup istifa etmenizi ya da suskunluğunuzla istifa etmenizi söylemiştik. Suskunluğunuzu korudunuz ancak istifa etmediniz. Şimdi sorularımızı da tekrar soruyoruz, istifanızı da tekrar talep ediyoruz.
Sayın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yayınladığı 2024 Bütçe Teklifi raporlarından elde ettiğimiz, yani sizlerin verilerine ilişkin sorularımızı makamınızda misafir ağırlamaktan ve ilçe kongrelerine gitmekten fırsat bulup cevaplayacağınızı ümit ediyoruz! İlk olarak, OECD verilerine göre Türkiye’deki 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içindeyken Bakanlığın ‘Çocukların Korunması ve Gelişiminin Sağlanması’ programında sosyal ve ekonomik destek ile ailesi yanında desteklenen çocuk sayısı nasıl 170 bin olmaktadır? Nasılın cevabını bütün ülke yanarak hayatını kaybeden 5 çocuğumuz ile aldı. Ancak sizin cevabınız ne olacak? İkincisi, TÜİK’e göre Türkiye’deki kadın işsiz yüzdeliği %12,4 iken Bakanlığın yoksullukla mücadele etmek adına ‘işe başlama yardımından yararlanan kişi sayısı’ nasıl 120 olmaktadır? Nasılın cevabını bütün ülke kağıt toplamak zorunda kalan bir annenin çocuklarını kaybetmesi üzerine ‘yaşam tarzı’ ile suçlanması bahane edilerek aldı. Ancak sizin cevabınız ne olacak? Üçüncüsü, 2023 yılında Bakanlığın başlangıç ödeneği 150 milyona yakın bir para iken bunun sadece 98.758 milyonu kullanılmış. 2024 yılında ise 334 milyon bütçe teklifinde bulunmuşsunuz. Biz, bu 99 milyona yakın ödeneğin ne kadarının tahtalarla kaplanmış bir evde 5 çocuğunu büyütmeye çalışan bir aileye kullanıldığını onların içler acısı sonunda gördük. Ancak sizin cevabınız ne olacak? Siz bu aile hayatını kaybetmeden önce neredeydiniz? Bu aile 334 milyonun neresinde, siz neresindesiniz? Bahsi geçen 119 bin Türk lirası ne için ve hangi zaman aralığında ödendi?
Ya suskunluğunuzu sorularımıza ithafen bozup istifa edin ya da ülkeyi içinde bıraktığınız yangını görüp suskunluğunuzla istifa edin!
Derin Yoksulluk Ağı’dan 20 Kasım Çocuk Hakları Günü’nde anlamlı kamu spotu: Hayat Yarışı
Açık Alan Derneği gönüllü ve üyeleri tarafından 2018 yılında kurulan Derin Yoksulluk Ağı’nın “Hayat Yarışı” isimli kampanya filmi yayınladı. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında, özellikle çocukların hayat yarışına eşit başlamadıklarına dikkat çeken, Shu! Ajans imzalı kamu spotu, yoksulluğu çok boyutlu bir çerçevede ele alarak herkesi derin yoksullukla mücadele için dayanışmaya davet ediyor.
Yoksulluk koşulları altında yaşayan kişilerin temel hak ve ihtiyaçlarına erişimlerine ve kişilerin güçlenme süreçlerine destek olmak amacıyla, destekçiler ve derin yoksullukla mücadele eden insanlar arasında köprü olmak için 6 yıldır çalışan Derin Yoksulluk Ağı’nın yeni kamu spotu; Shu! Ajans katkısı ile izleyiciyle buluşuyor. Yapımından yaygınlaştırılmasına kadar her aşamasının gönüllülüğe dayalı bir dayanışma modeli ile gerçekleştiği filmin yönetmen koltuğunda Yunus Emre Boylu yer alıyor. Görüntü yönetmenliğini Ersin Gök üstlenirken prodüksiyonu ise Cheers Film Company üstlenmiş durumda. Filmin iletişim çalışmalarını ise MarjinalSosyal yürütüyor.
Yoksulluk düşündüğünüzden daha derin
“Hayat Yarışı” isimli film, kişilerin maruz kaldığı derin yoksulluğun doğumdan itibaren ortaya çıkan çok boyutlu nedenlerini gözler önüne seriyor. Derin yoksulluğu, “temel insan hakkı” olarak görülmesi gereken ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlara erişimin engellenmesi olarak vurgulayan film; izleyenleri bağış aracılığıyla derin yoksullukla birlikte mücadeleye çağırıyor.
Derin Yoksulluk Ağı’nın eğitim, barınma, sağlık, beslenme gibi temel haklara erişimde zorluk yaşayan kişileri güçlendirme ve destekleme çalışmalarına katkı sağlamak isteyenler LİNK üzerinden bağış yaparak kampanyaya destek olabilirler.
Yetim Vakfı’nın aynı konuda, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü Basın Bildirisi
Bu gün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. 1989 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, çocukların temel insani haklarını savunmak maksadıyla Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kabul etti. O günden bu yana Dünya Çocuk Hakları Günü’nü idrak ediyoruz.
Bu sözleşme her çocuğun doğuştan eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma hakkına sahip olduğunu beyan eder. Dünya üzerinde yaşayan 2,5 milyar çocuğun bu haklarını koruyabilmek için önlemler almalı, üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz.
Bu konu bağlamında her ne kadar, Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne eklenen maddeler olsa da günümüzde bu maddelerin çiğnendiğini açıkça görüyoruz. Zira bahsi geçen bildirgelere göre: “Çocukların doğal gelişimine engel olunmayacak. Çocuklar, acıktığında beslenecek, hastalandığında tedavi edilecek. Fikren geri kalmış olanlar eğitilecek, terk edilmiş olanlar koruma altına alınacak. Felaket anlarında önce çocuğa yardım edilecek. Her türlü istismara karşı korunacak ve hayatını kazanacak hale getirilecek.” Oysa bu gün başta Gazze olmak üzere birçok mazlum coğrafyada, değil bu hakların yerine getirilmesi, çocuklara yaşama hakkı bile verilmiyor.
Bu gün; Filistin’de, Lübnan’da, Yemen’de, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Ukrayna’da, Keşmir’de, Arakan’da ve birçok Afrika, Asya, Güney Amerika ülkelerinde çocuklar temel haklarından mahrum durumda. O çocukların, refah içindeki bir Avrupalı çocuktan farkı ne? Çocuk hakları, hangi çocuklar için?
Dünyada 450 milyon çocuk savaş, afet veya insani kriz bölgelerinde hayata tutunmaya çalışıyor. Haklarından yararlanamayan çocuklar ne yazık ki sadece bu bölgelerle de sınırlı değil. Dünya üzerinde yetim, öksüz veya sosyal yetim olarak nitelendirilen çocuk sayısı 1 milyarı aşmış durumda. Aralarındaki en yüksek nüfus ise sosyal yetimlere ait… Yani anne babası hayatta olduğu halde ilgiye, sevgiye ve şefkate muhtaç olan çocuklar.
Dünyanın her yerinde, milyonlarca; anne babası boşanan, aile içi şiddet gören, ihmale veya istismara uğrayan, anne veya babası mahkûm olan, göç etmek zorunda kalan, savaş veya afet mağduru sosyal yetim çocuklar var. İç veya dış sebeplerle anne babasından yeterli ilgiyi ve sevgiyi göremeyen çocuklar…
Biz Yetim Vakfı olarak, bu konuya dikkat çekmek ve bu çocukların fark edilmesini sağlamak amacıyla bir sempozyum düzenliyoruz. Varlık içinde yokluğu, kalabalık içinde yalnızlığı yaşayan sosyal yetim yavrularımız için “Ben Buradayım” diyoruz. Sosyal yetim çocuklarımızın sesini duymak, duyurmak isteyenleri; 23 Kasım 2024 tarihinde, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’da gerçekleşecek olan ve alanında uzman akademisyenlerin katılacağı Sosyal Yetimlik Sempozyumu’na davet ediyoruz.
Unutmayalım ki; iyi bir eğitimi, sağlıklı bir yaşamı, güvenli bir sosyal çevreyi, şefkatle kucaklanmayı, sevgiyle büyümeyi her çocuk hak ediyor. İnsanlığımızın geleceği, yarınların umudu olan çocuklarımıza hak ettikleri hayatı sunabilmek temennisiyle…Dünya Çocuk Hakları Günü kutlu olsun.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) Çocuk haklarının neresindeyiz ?
Bugün Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin devletlerin imzasına açıldığı 20 Kasım 1989 tarihine atfen ilan edilen Dünya Çocuk Hakları günü.
Çocuk haklarını belirleyen ilk milletlerarası ortak ilke belgesi Birinci Dünya Savaşı sonrasında 1924 yılında benimsenen Cenevre Çocuk Hakları bildirisiydi. Bu bildiri 1928 yılında Mustafa Kemal Atatürk imzasıyla Türkiye’de de yayımlanmıştı.
1995 yılından bu yana Türkiye’de yürürlükte olan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuk hakları ihlallerinin önlenmesi için kapsamlı bir yol haritası sunuyor.
Devlet bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirseydi; çocukların hatta bebeklerin öldürüldüğü, cinsel istismara maruz bırakıldığı gibi en temel haklarının, yaşam haklarının ihlal edildiği, tüm toplumun yaşama sevincini kemiren olaylar azaltılabilirdi. 2023 Yılında BM Çocuk Hakları Komitesi tarafından hazırlanan Türkiye Çocuk Hakları İzleme Raporu’nda tavsiyelerin bir satırı bile dikkate alınmış olsaydı bir yılda dahi iyileşme olabilirdi.
Çocukların emek ve cinsel istismarı, çocuklara karşı şiddet ve katliamlar, uyuşturucu tuzağı, laiklik ve bilimsellikten uzak eğitime zorlanmaları, çocuk yoksulluğu, çocuk yaşta evlendirme gibi bu raporda incelenen tüm başlıklardaki çocuk hakları ihlalleri bu kadar derinleşmezdi.
*Çocuklar hakları olan bireylerdir. Bu hakları korumak ve hayata geçirmek devletlerin birinci sorumluluğudur.*
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK)