28 Şubat Post Modem Darbe’ye tepki
Ak Parti İl Başkanı Şaban Çopuroğlu 28 Şubat 1997 yılında gerçekleştirilen Post Modern Darbe’nin yıl dönümünde Cumhuriyet Meydanında bir açıklama yaptı.
Cumhuriyet Meydanında düzenlenen programa Ak Parti Milletvekili Hülya Nergis Atcı, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Dr. Memduh Büyükılıç, Melikgazi Belediye Başkan Adayı Dr. Mustafa Palancıoğlu, Kocasinan Belediye Başkanı ve Başkan Adayı Ahmet Çolakbayrakdar, Talas Belediye Başkan Adayı Mustafa Yalçın ve Partililer katıldı.
Çopuroğlu açıklamasında ‘’28 Şubatın 1000 yıl süreceğine inananlar 10 yıl içerisinde tarihin karanlık sayfalarına gömüldüler’’ dedi.
Çopuroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü; Türkiye Cumhuriyeti, 28 Şubat 1997 tarihinde ‘Demokrasiye Balans Ayarı’ bahanesiyle karanlık bir sürecin içerisine itilmiştir. ‘Post Modern Darbe’nin yıl dönümünde demokrasiye yönelik tüm müdahalelerin bir insanlık suçu olduğunu haykırmak için bugün bir aradayız. Yıllar önce bugün, demokrasiyi bir türlü hazmedemeyen vesayet odakları, yetkilerinin dışında devlet gücünü kullanarak, millet iradesiyle seçilen siyasi iradeye müdahale etme girişiminde bulunmuşlardır. Tanklardan aldıkları güçle devirlerinin 1000 yıl süreceği rüyasını görenler, birliğimizi ve bütünlüğümüzü gasp etmeye teşebbüs etmiş; ancak bu devletin gerçek sahibi olan milletimizin iradesine vurulmaya çalışılan pranga Allah’ın izniyle 10 yıl sürmeden tarihin derinliklerinde kaybolup gitmiştir. İrtica kılıfıyla vatandaşların düşünce ve inanç özgürlüğünü zapturapt altına almaya yönelik gerçekleştirilen post modern darbe sonrası; siyasi, idari, hukuki, ekonomik ve toplumsal alanlarda yaşanan dönüşümler onarılması güç değişimlere neden olmuştur. Darbeciler 28 Şubat’ta meşru bir iktidara karşı tıpkı 12 Eylül’de olduğu gibi gayrimeşru bir müdahalede bulundular. Bürokraside yer alan üst düzey yöneticilere haksız ve hukuksuz operasyonlar yapılarak sindirme politikası izlediler. Siyaseti bir araç olarak kullanarak toplumsal düzeni, özgürlükler ve demokrasi üzerine değil korku ve dayatmalar üzerine kurdular. Ülkemizi hukuk devleti olmaktan çıkarıp ideolojik zulümleriyle insanları değerlerine, inançlarına, kültürüne göre bölerek kategorize ettiler. Demokrasi faciası yaşanan Türkiye’de dini inançları gerekçesiyle eğitim ve çalışma hakları başta olmak üzere sosyal ve ekonomik haklarından yoksun bırakılan bir nesil toplumsal hayatın dışına çıkartıldı. İnançlarının yükümlülüğünü yerine getiren başörtülü kadınlarımız bu nedenle bedel ödedi, çok acılar çekti. Bugün gözyaşları dindi yaralar kapandı ancak izleri asla silinmedi.
O gün hakları zorla elinden alınanlar, siyaset yapması engellenenler, başörtüsü nedeniyle eğitim hakkından edilenler bugün TBMM’de milletimize hakkıyla hizmet etmektedir. Siyaset sahnesinden silinmesi için okuduğu şiir gerekçe gösterilerek ‘muhtar’ olmasına dahi tahammül edilemeyen Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bugün milli iradeden aldığı güç ve inançla, vesayetçilerden, zulmedenlerden ve darbecilerden hukuk yoluyla hesap sormaktadır. Aziz milletimiz 15 Temmuz alçak darbe girişiminde demokrasi destanı yazarak Anadolu topraklarında darbeler tarihine nokta koymuştur. AK Parti iktidarıyla birlikte kırılan vesayet sistemi sonucunda böyle meş’um günlerin yaşanmaması için millet olarak hep birlikte omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz. Darbeci zihniyeti tarihin karanlık sayfalarına gömen hükümetimiz ve milletimiz sayesinde artık hiç kimse devletin gücünü kullanarak milli iradeye kast etmeyi aklının ucundan bile geçiremez. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde vesayet odaklarına ve darbeci zihniyete karşı AK Parti olarak kararlı tavrımızdan ödün vermedik, vermeyeceğiz. AK Parti Ana Kademe, Kadın ve Gençlik Kolları olarak bizler üzerimize düşen görevin farkındayız. 28 Şubat’ta ikna olmadık! O dönem yaşananları unutmadık, unutturmayacağız. 28 Şubat’taki mağduriyetlerin, çektirilen acıların, yaşatılan ayrılıkların acısı yüreklerde sonsuza dek kalacak. Demokrasinin kazanımlarını hepimiz sonuna kadar koruyacağız. Kinle ya da nefretle değil adaletle hareket edeceğiz. Devletimizi, bayrağımızı, istiklalimizi ve demokrasimizi koruyacağız. 28 Şubat müdahalesinden 22 yıl sonra güçlü demokrasisi ve artan özgüveniyle ilham kaynağı olan bir Türkiye var artık. Güçlü Türkiye’nin güçlü yarınlarına milletimizle birlikte yürüyoruz. Kurulduğumuz ilk günden itibaren bizlere güvenip teveccühüne layık gören aziz milletimize saygılarımızı sunuyoruz. Halkın yanında yer alarak demokrasiye ve özgür iradeye sahip çıkan siz basın mensuplarımıza da katkılarınız için teşekkür ederiz.
28 ŞUBAT DARBECİLERİ ve BEŞLİ ÇETELER YARGILANMALI VE EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILMALI MİLLETİMİZDEN ÖZÜR DİLEMELİ
Hak-İş Konfederasyonu Kayseri İl Başkanı ve Hizmet-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Serhat Çelik,Demokrasi tarihimize kara bir leke olarak yazılan, 28 Şubat Post-modern darbesini, muhtıraları, operasyonları, bütün antidemokratik oluşumları ve bu tür yollara tevessül edenleri kınadıklarını söyledi.
Hak-İş Konfederasyonu Kayseri İl Başkanı ve Hizmet-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Serhat Çelik, yaptığı açıklamada, “postmodern darbe” olarak bilinen 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısının yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, bir daha 28 Şubatlar, 27 Nisanlar, 15 Temmuzlar yaşamamak için her zaman demokrasinin ve milletimizin yanında olacağız. Demokrasi tarihimize kara bir leke olarak yazılan, 28 Şubat Post-modern darbesini, muhtıraları, operasyonları, bütün antidemokratik oluşumları ve bu tür yollara tevessül edenleri kınıyoruz. Sendikalar yüzde 30 oranında zam talep ederken dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan yüzde 50 oranında zam vermişti. İşçiler ve memurlar bu durumdan memnunken ne oldu da hükümeti devirmek için beşli çetelerin içinde yer aldınız. Darbeler işçilerin memurların kazanımları eritir. Fakirleştirir. 28 Şubat darbesi ve son olarak 15 Temmuz darbe girişimini yapanlar en ağır şekilde cezalandırılmalı, yargı önünde hesap vermeli ve en ağır şekilde cezalandırılarak milletimizden özür dilemelidirler. ” dedi.
Çelik yaptığı açıklamada, 28 Şubat 1997 tarihi Türk Demokrasisi için kara bir leke, demokrasi tarihimizin zaman zaman uğradığı darbelere, muhtıralara önemli bir örnek olarak sayabiliriz. Hak İş Konfederasyonu olarak kuruluş tarihimiz 22 Ekim 1976 tarihinden itibaren ülkemizde, bölgemizde, küremizde ki bütün müdahalelere, darbelere, olağan üstü dönemlere, demokrasiye yönelik ortaya çıkan darbelere Hak-İş her zaman demokrasiden, özgürlüklerden yana bir tavır geliştirmiştir. Kuruluşumuzdan kısa bir süre sonra karşılaştığımız 12 Eylül Darbesi bizimle beraber bazı konfederasyonları kapatmış, sendikalarımızı kapatmış, mal varlıklarımıza el konulmuş, sendikaların faaliyetleri yasaklanmıştı. Hak-İş olarak o tarih de de demokrasiden yana darbelere karşı tavır sergilemiş ve o sürecin biran önce sona erdirilmesi için çabalar sarf etmiştir.
Bu süreçte ne olmuştur ? Öncelikli olarak Silahlı Kuvvetler içerisinde Batı Çalışma Grubu oluşturulmuş, Genel Kurmay 2. Başkanı Çevik Bir liderliğinde bir brifing çetesi oluşturulmuş ve bu brifinglere gerek yargı organları gerek üniversiteden, gerek bürokrasiden gerek sivil toplum örgütlerinden gerek sendikalardan, meslek kuruluşlarından davet edilerek Genel Kurmay Karargahında irticai faaliyetler ile ilgili çeşitli brifingler yapılmıştır. Yaklaşık 400 üst düzel birinci sınıf Yüksek Yargı organı mensubu Çevik Bir ve ekibine giderek brifing almışlardır. 1635 silahlı kuvvetler mensubu eşlerinin başörtülü olması kendilerinin dindar tanımlanarak silahlı kuvvetlerden yaş kararıyla ihraç edilmişlerdir. Bu ihraçların hiç birisinde fetöcüler yoktur. Bu ihraçlar o zaman yine bilinçli olarak 28 Şubat süreci içerisinde fetö parmağının olduğunu göstermektedir. Yaklaşık 11 bin öğretmen baskılara dayanamayarak istifa ediyor. Yine 3.500 öğretmen başörtüsü nedeniyle dini hassasiyetleri gerekçesiyle ihraç ediliyor. 149 yükseköğrenim mensubu yine üniversitelerden atılıyorlar. İrticai faaliyet gösterdikleri gerekçeyle 180 vakfın gayrimenkullerine el konuluyor 21 vakıfta kapatılıyor. Yine 28 Şubat sürecinde el konulan bankaların devlete maliyeti 17 Buçuk Milyar Dolarlık devletimize bir yük bırakılmıştı. 28 Şubat ve onun sebep olduğu 2001 krizinin devletimize maliyeti 250 Milyar TL’dir 28 Şubatın ülkemize verdiği toplam zarar 380 Milyar Dolardır. Millet olarak her zamankinden daha çok uyanık olmamız gerekmektedir. 28 Şubatlar, 27 Nisanlar, 15 Temmuzlar yaşanmaması için kimseyi ötekileştirmeden milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.” Dedi.
Mazlumder Kayseri Şube Başkanı Ahmet Taş’da “28 Şubat’ın hemen her çevrede darbe olarak adlandırıldığı, bir kısım 28 Şubatçının müebbet hapis cezası aldığı, brifingli yada paralel yargının elemanları olup kritik mahkemelerde görev yapan hakim ve savcıların ihraç ve tutuklamalarına muhatap olduğu, örgütçülerin başka kişileri örgütçü diyerek soruşturduğunun ve cezalandırdığının ortaya çıktığı bu günlerde dönem yargılamalarına meşru yargılama muamelesi yapmak açık bir zulümdür. Unutulmasın ki mazlumların ahı bütün siyasi hesapları ve matematik hesaplarını alt üst edecek bir güce sahiptir. Artık hiç bir hesap yapılmaksızın brifingli yargı kararlarıyla hapsedilen mazlumların tahliyesi ve 28 Şubat’ın tahkim ettiği zemine basarak büyüyen paralel yargının kararlarıyla hapsedilen hemen her çevreden mazlumun tahliyesi zorunludur. Halen devam eden yargı zulümlerinin son bulması hayati öneme sahiptir ” dedi.