25 YILDIR HOLLANDA’DA HAPİS YATAN MÜEBBET HÜKÜMLÜ HÜSEYİN BAYBAŞİN’İN, “HAK ETTİĞİ HALDE” NEDEN SERBEST BIRAKILMADIĞI TARTIŞILIYOR…

İLHAN KARAÇAY, ‘SUÇSUZUM’ DİYE HAYKIRAN BAYBAŞİN OLAYINI ANALİZ ETTİ VE YAZDI.

Baybaşin’i destekleyen çok sayıda üst düzey yönetici, ‘Baybaşin’e özgürlük’ kampanyaları yaparken, konferanslar da düzenliyor.

Uluslararsı diplomatlar, sosyologlar, hukuk profesörleri, hakim ve savcıların da katıldığı bir konferansta, Türk devleti ile Hollanda devleti eleştirildi ve ‘Baybaşin haksız yere suçlanıyor’ iddiası öne sürülüldü.

Baybaşin için mücadele edenlerden biri de, Başbakanlık için en büyük favori olan Pieter Omtzigt.

Hapishane üzerinde uçurulan bir uçakta ‘Baybaşin’e hemen özgürlük’ pankartı asılınca, kaçmasından şüphelenen hapishane yönetimi ‘hücre’ cezası verdi.

Baybaşin ile yapılan bir röportajı, Türkiye’de hiç bir televizyona yayınlatamadım. Ruşen Çakır’ın röportajı da Milliyet’te tam olarak değil, kısaca yayınlanmıştı.

Hollanda hapishanelerinde tam 25 yıldır cezasını çekmekte olan ve başından bu yana “Ben suçsuzum, devletimiz beni sattı” diye feryat eden Hüseyin Baybaşin, Hollanda Adalet Bakanlığı’nın tahliye kararına rağmen hâlâ hapishanede çürütüldüğünü söylüyor.

Geçmişte, haksızlığa uğradığını duyurmak için gazetecilere haber salan ama anlattıkları yayınlanamayan Hüseyin Baybaşin için, bu konuda verebileceğim iki örnek var. Örneklerden biri şahsım, diğeri de Ruşen Çakır. Ama bu konuyu daha sonraki satırlarda bulacaksınız.

BAŞLANGIÇ
Hüseyin Baybaşin, kiralık katil cinayetinde suç ortaklığı, iki cinayete azmettirme girişimi, rehin alma olayına suç ortaklığı ve uyuşturucu kaçakçılığı suçlamaları ile interpol tarafından aranıyordu.

Hüseyin Baybaşin, 1998 yılında “Siyah Lale” adı verilen uluslararası bir operasyonla Hollanda’da yakalanmıştı.
İnterpol’ün de aradığı Baybaşin, 1998 Mart ayına Hollanda’da gözaltına alınmış ve yıllar süren yargılama sonu ise ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Baybaşin’e göre bu suçlamaların tamamı Türk devletinin uydurmasıydı. Zira Baybaşin Kürt davasında güçlü bir isimdi ve hapisanede yatmalıydı.

Hüseyin Baybaşin, uzun bir süre Hollanda’da tek kişilik hücrede tutuldu. Bu durum, ‘Ceza Adaleti ve Gençliğin Korunması İdaresi Konseyi (RSJ)’ tarafından saptanmıştı. Baybaşin, temmuz ayında küçük bir uçağın arkasında ‘Baybasin’e hemen özgürlük’ pankartıyla cezaevinin üzerinden geçmesinin ardından tecrit altına alınmıştı.

Cezaevi yönetimi, hapishane üzerinden uçan uçağın bir kaçış girişimi olabileceği endişesiyle, Baybaşin’i tecrit hücresine yerleştirdi. Ömür boyu hapis cezasını çeken Kürt daha sonra RSJ Konseyi’ne başvurdu.
RSJ, Baybaşin’in çok uzun süre tecritte tutulduğunu belirledi. Bu nedenle Baybaşin’e maddi tazminat ödendi.

Baybaşin, 2002 yılında Türkiye’de cinayet ve uyuşturucu kaçakçılığından suçlu bulunmuş ve hüküm giymişti. Kanıtların Türk hükümeti tarafından üretildiğini söyleyen Baybaşin, bu konuda inceleme talebinde bulundu. Ancak, Başsavcı bu talebin temmuz ayında reddedilmesini tavsiye etti. Kural olarak Yüksek Mahkeme bu tavsiyeyi benimsedi.

Crimesite yazı işleri müdürü Wim van de Pol ve eski polis memuru Klaas Langendoen tarafından Baybasin davasıyla ilgili bir kitap yayımlandı.

İsterseniz sizlere, benim değil, Hollanda gazetelerinde bu konuda yayınlanan bir haberin tercümesini sunayım:

Haftalık Panorama dergisi, ‘Haksız Müebbet’ (On)terecht Levenslang kitabının tanıtımını yayınladı. Panorama’ya göre kitap, Kürt Hüseyin Baybaşin’in takibatındaki bilinmeyen tarihi gerçekler ile dolu.

Yüksek Mahkeme Başsavcısı bu gerçekleri göz ardı etti ve davanın gözden geçirilmesi tavsiyesinde bulundu. Haksız Müebbet kitabı, eski polis memuru Klaas Langendoen ve Crimesite baş editörü Wim van de Pol tarafından yazıldı .

Panorama’dan bir alıntı :

Hüseyin Baybaşin kimdir?

Hüseyin Baybaşin, 2002 yılında Den Bosch’taki mahkeme tarafından kiralık katil cinayetinde suç ortaklığı, iki cinayete azmettirme girişimi, rehin alma olayına suç ortaklığı ve yirmi kilo eroin kaçakçılığına hazırlık suçlarından mahkum edildi.

Yani küçük bir çocuk değil?

Baybaşin’in Avrupa’da eroinin Pablo Escobar‘ı olduğu, özellikle Türk medyasında sıklıkla yazılıyor. Ancak buna dair hiçbir kanıt yok. Ve suç dosyalarında büyük çaplı uyuşturucu kaçakçılığına işaret eden hiç bir şey yok. Türkiye’de sabıka kaydı da yok.

Amcasının (veya dayısı) İstanbul’daki otelinde çalışarak kendisini ticarete hazırladı.
1984 yılında İngiltere’de bir eroin kaçakçılığı çetesinin şüphelilerinde telefon numarasının bulunmasının ardından tutuklandı ve mahkum edildi. Ama kendisi, Türk devleti adına çalıştığını söylüyor. Zira bu devlet eroin ticareti yapıyordu.

Peki bunu nasıl öğrendi?

Baybaşin, Türkiye’de bir nevi gizli ajan olarak eğitim gördü. Genç Hüseyin akıllıydı ama üniversiteye gitmedi. Amcasının onun için başka planları vardı. Küçük yaşta amcası aracılığıyla gizli devlet memurları ağında eğitim aldı. Bu ağ, NATO’nun İkinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre sonra, Avrupa ülkelerinde kurduğu sözde Gladyo ağından ortaya çıktı. Sovyetler Birliği’nin işgali durumunda Gladyo, komünistlerle savaşmak zorunda kalacaktı. Baybaşin böylece Dışişleri yetkilisi oldu ve Batı Avrupa ülkelerindeki Türk kuruluşlarını ziyaret etti. Türkiye’ye gelen ve Türkiye’den çıkan para akışlarına dair iç görüsü vardı. Bu pozisyonda iken, üst düzey yetkililerin eroin ticareti yaptığını keşfetti.

Türk hükümeti bu kadar kriminal suç çetesi miydi?

Evet, 1980 ile 2000 yılları arasında, polis ve adalet yetkilileri de dahil olmak üzere hükümet ve üst düzey yetkililere uyuşturucu çeteleri ve Bozkurtlar sızdı.

KİTAPTAN BİR BÖLÜM:

1997 yazında bir akşam, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi başsavcısı, Boğaz’a bakıyordu. Beşiktaş’ta Hanedan restoranının terasında oturuyordu. Ayasofya Camii’nin ve geniş Topkapı Sarayı’nın ışıkları uzakta titreşiyordu. Modern Türkiye’de iktidar mücadelesi eskisinden çok daha karanlık bir oyundu. Başsavcı bir devlet adamıydı, karanlık kardeşliğin üyesiydi. Beraberindekiler dönerek konuştu: “Çok yakında bomba patlayacak” dedi ve “Hüseyin Baybaşin doğduğuna pişman olacak, uzaklaştırılacak.” diye ekledi.

Baybaşin o sırada serbestti ve Hollanda’da saklanıyordu. O akşam Hanedan Restoranında Başsavcı’nın eşliğinde eski Jandarma komutanı Hamdi Topçu da vardı. Topçu başsavcının mesajını anladı. Yakında Hollanda’da gizli şebeke adına Baybasin’e saldırı düzenlenecekti. Topçu, daha önce Baybaşin’i ‘ortadan kaldırma’ girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlandığını öğrenmişti. 

Topçu, Hanedan restoranında yediği akşam yemeğinden birkaç ay sonra, Baybaşin’le ilgili başka planlar duydu. Baybasin hakkında savcı Hugo Hillenaar’ın öncülüğünde cezai soruşturma başlatılmıştı. Topçu 2000 yılında yaptığı açıklamada şöyle demişti: “Aynı Başsavcı, eylül veya ekim ayında şöyle demişti: Çok yakında Baybaşin gidecek; Agar’ın (eski Adalet Bakanı) cesur bir adam olduğunu, kimsenin ona karşı bir şey yapamayacağını söyledi. Hatta Hollanda Başsavcısı ile anlaşmaya vardı.
Onun adı neydi? Hilering falan mı? O adam gece gündüz bize bilgi veriyordu ama, bizden daha sabırsızdı. (…) Baybaşin ölmedi ama hapishanede ölecek. Ona asla unutamayacağı bir oyun oynayacağız. Bana öyle söyledi. (…).”

TAHLİYESİ NEDEN ERTELENDİ

Baybaşin’in özel hukuk danışmanı Dr. Hüseyin Demir, iki yıl önce Baybaşin’in 64 yaşında serbest bırakılacağına dair bir Bakanlık kararı olduğunu açıklamıştı. Aradan iki yıl geçtiği halde hâlâ hapishanede tutulan Baybaşin, kendisinin hürriyete kavuşmasını isteyen kişi ve kuruluşların protesto eylemlerine rağmen, bırakın serbest bırakılmayı, tek kişilik hücre cezasına bile mahkûm edildi. Hüseyin Baybaşin için özel olarak uçurulan bir uçağın, hapishane üzerinde dolaştırılmasından şüphelenen yöneticiler, kaçma ihtimaline karşı hücre önlemi almışlardı.

İki yıl önce, Baybaşin’in serbest bırakılacağı hakkında, Türk medyasında yayınlanan bir haberden bir alıntı sunuyorum:

1998’DEN BU YANA HOLLANDA’DA TUTUKLU HÜSEYİN BAYBAŞİN TAHLİYE OLACAK

Cinayet, rehin alma ve uyuşturucu kaçakçılığı suçlarından İnterpol’ün aradığı Baybaşin, 1998 martında Hollanda’da gözaltına alınmış ve yıllar süren yargılama sonu ise ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı.

Ömür boyu hapis cezasının Ağustos ayında sona ermesi ile 64 yaşındaki Hüseyin Baybaşin’e tahliye yolu göründü.

Hüseyin Baybaşin, 1998 yılında “Siyah Lale” adı verilen uluslararası bir operasyonla Hollanda’da yakalanmıştı.

Cinayet, rehin alma ve uyuşturucu kaçakçılığı suçlarından İnterpol’ün aradığı Baybaşin, 1998 martında Hollanda’da gözaltına alınmış ve yıllar süren yargılama sonu ise ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı.
Ömür boyu hapis cezasının Ağustos ayında sona ermesi ile 64 yaşındaki Hüseyin Baybaşin’e tahliye yolu göründü.

Konuya ilişkin Özel Danışmanı Hüseyin Demir, bir açıklamada bulundu.
Hüseyin Demir, 25 yıldır hukuksuz olarak Hollanda cezaevinde tutulan, Sn. Hüseyin Baybaşin’in ağustos ayında denetimli serbesti şartı ile özgürlüğüne kavuşacağını ve 3 ay sürecek topluma uyum programından sonra tamamen özgür olacağını söyledi.

Hüseyin Baybaşin’in tahliyesine ilişkin detayları paylaşan Hüseyin Demir, “Yaklaşık olarak 2 yıl önce Hollanda yasalarında Sn. Hüseyin Baybaşin’in, özgürlüğü önünde hiçbir engel olmadığı halde, hakkı olan özgürlüğe kavuşması için istinat edilen tüm suçlamaları kabul etmesi ya da özgürlüğüne kavuşamayacağı yönünde bir zorlamaya maruz kalmıştı. Bu zorlamaya karşılık kendisine istinat edilen tüm suçlamaları kabul etmediğini belirterek karşı dava açan Sn. Hüseyin Baybaşin, davayı kazandığı için ağustos ayında tahliye olacak.” dedi.

Demir şöyle devam etti: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kişilerin tahliye umudu olmadan ömür boyu hapsedilmesinin insanlık dışı olduğuna yönelik 2013 yılındaki kararının ardından, Hollanda devletinin ömür boyu hapis cezası yasasını, AİHM’den gelen itirazları dikkate alarak, 2016’da ömür boyu hapis cezalarına ilişkin yeniden gözden geçirme ve denetimli serbestlik yasasında düzenleme yaptı. Yeni yasal düzenlemede, belirli aralıklarla davanın yeniden gözden geçirilmesi ve 25 yıl cezaevinde kalan mahkumların 25 yılın sonunda denetimli serbestlik kapsamında, haklarında başka bir davadan dolayı hüküm olmaması ve 3 aylık topluma uyum sağlama prosedürlerinden sonra tahliye edilmesi yer almaktadır.”

Bu durumda Hüseyin Baybaşin ağustos ayında denetimli serbestlik ile tahliye edilecek.
Ama beklenen olmadı ve Baybaşin hâlâ Hollanda hapishanelerinde bekliyor.

BAYBAŞİN İÇİN KONFERANS

Yukarıda afişini gördüğünüz, ‘‘Hollanda’da bir siyasi tutuklu: Hüseyin Baybaşin’’ başlıklı konferans düzenlendi. Konferansı organize edenler arasında Hollandalı üst düzey görevliler, hâkim ve savcılar da bulunuyor. Konferans, Hüseyin Baybaşin’in kim olduğunu, neden hapiste olduğunu ve hapisteyken neler yaptığını kapsıyor. Konferansa birçok uluslararası düzeyde siyasi diplomatlar, sosyologlar, hukuk profesörleri ve birçok şahsiyet katıldı.

Konferansa özel olarak video göndererek katkı sağlayan İsmail Beşikçi’nin yanında katılan konuşmacılar şunlardı:
Rein Gerritsen-Bilim felsefecisi, çevirmen, yazar ve serbest gazeteci,
Sheri Laizer-Yazar, araştırmacı ve Orta Doğu uzmanı,
Ton Derksen-Bilim Felsefesi Profesörü, Tarihçi, Sosyolog ve Yazar,
Adele van der Plas-Bakker Schut & Van der Plas Advocaten’de Avukat,
Frans Douw-Yönetim Kurulu Üyesi Restore Justice Foundation, Recovery & Return Foundation’ın Kurucu Ortağı ve Prisonshow’un Eş Ev Sahibi,
Serhat Bucak-Avukat ve Kürt siyasetçi,
Abdullah Demirbaş- Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Diyarbakır ili Sur Belediyesi eski Başkanı,
Cem Şivan Ergül- Müzisyen, akustik gitarist ve öğrenci

İLGİ ŞAŞIRTIYOR

Hüseyin Baybaşin’e Hollanda’da gösterilen bu ilgi şaşırtıyor.
Hakkında konferanslar yapılması, pankart taşıyan uçaklar kaldırılması ve medyada çok geniş yer alması, ‘Acaba Baybaşin gerçekten haksızlığa mı uğradı’ sorusunu getiriyor.

MEDYA İLE DİYALOG

Hüseyin Baybaşin, hakılılığını kamuoyuna duyurmak için, medya ile diyalog kurmaya çalışıyordu.
Bu konuda kendisine aracılık yapanlardan biri benimle de irtibat kurmuştu. Ama Baybaşin ile görüşmemiz için bir meblağ ödemem gerektiğini de söylemişti. Eminim ki Baybaşin böyle bir meblağ istememiştir.
Bu konuda benim yaşadıklarımı az sonra anlatacağım.
Ama önce şunu okuyunuz:

Gazeteci Ruşen Çakır da, yayınladığı bir klibinde aracı birisinin Hüseyin Baybaşin ile konuşmasını sağlayabileceğini anlatmıştı. 1995 yılı sonlarında Baybaşin ile Fransa’da görüştüğünü anlatan Ruşen Çakır, anlatılanların çok sansasyonel olduğunu, bunu tam olarak yayınlamanın tehlikeli olabileceğini anlatıyor. Ama sonunda, Milliyet gazetesinde çok kısa bir yazının yayınlandığını belirten Çakır, kendisine görüşme konusunda aracılık yapan kişinin iki yıl sonra öldürüldüğünü açıklıyor.

Şimdi gelelim benim bu konudaki anılarıma:

Burada bir bayan meslektaşım, ömür boyu hapse mahkum olan Hüseyin Baybaşin ile görüntülü bir röportaj yapmıştı. Ama bu röportajı yayınlatamıyordu. Bayan meslektaşımdan aldığım o röportajı önce yazıya döktüm ve yazılı bir röportaj hazırladım. Sonra da Türkiye’deki ‘Korkusuz’ gazetecilerden birine gönderdim. Ne var ki, Baybaşin’in anlattıkları o kadar derindi ki, o korkusuz arkadaş da yayınlayamadı bu kaseti. Sonra İstanbul’a gittim ve çalışmakta olduğum NTV televizyonuna verdim. NTV, bu röportajı 13.00 haberlerinden sonra yayınlanacağına dair anonslar yapmaya başladı. Ama nedense bu anonslar saat 11.00’de durduruldu. Yani NTV de, içeriğindeki derin iddialar nedeniyle bu röportajı yayınlayamadı.

O zaman çalıştığım GÜNAYDIN gazetesi’ne uğradım. Yazı İşleri’nde bu kasetten söz ettim ve yayınlanamadığını söyledim. Yayın müdürümüz, ‘Röportaj yazılı var mı İlhan?’ diye sordu.
‘Var ama benim imzam ile yayınlanmasını istemem’ dedim. Bunun üzerine ‘Tamam ben kendi imzamla yayınlarım’ diyen yönetmenime bu haberi verdim. İnanır mısınız, haberi imzasıyla yayınladığı günün gecesinde evi kurşunlanmıştı.

Baybaşin’in anlattıklarını yayınlamaktan çekinenler belli ki ‘Derin Devlet’ten korkuyordu. Kim bilir, Günaydın Genel Yayın Müdürü’nün evini kurşunlatan belki de ‘Derin Devlet‘ti.

Aşağıdaki kliplerdeki fotoğraflara tıklarsanız görüntüleyebilirsiniz.

Klipte, Holllanda’da Baybaşin’i destekleyenlerin anlattıkları görülüyor.
Tamamı Hollandacadır.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

MİLLET DAVASI NEDİR?(2)

Mustafa Temizer Dava: Ülkü; amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey; idealdir. Dava adamı: Bir ülkü uğruna …